Chris'in kalbi o kadar boş ve hasarlı hissetti ki o tamir edilemedi.
- Chris' heart felt so empty and damaged that it couldn't be repaired.
Hasarlı saygınlığını onarmayı denedim.
- I tried to repair his damaged prestige.
Yaralı olmadığına memnun oldum.
- I'm glad you weren't hurt.
Yaralı değilsin, değil mi?
- You're not hurt, are you?
Zarar görmüş itibarını tamir etmeye çalıştım.
- I tried to repair his damaged prestige.
Çatı fırtınadan zarar görmüştü.
- The roof was damaged by the storm.
Sami, Leyla'nın itibarına hasar verdi.
- Sami damaged Layla's reputation.
Kasırga küçük eve hasar verdi.
- The hurricane damaged the small house.
Tayfun tarafından çatımıza zarar verildi.
- We got our roof damaged by the typhoon.
Bu skandal, şirketimizin kamuoyundaki imajına ciddi olarak zarar verdi.
- This scandal has severely damaged the public image of our company.