I really look forward to your visit in the near future.
- Yakın bir gelecekteki senin ziyaretini gerçekten dört gözle bekliyorum.
She's really smart, isn't she?
- O gerçekten akıllı, değil mi?
Indeed he is young, but he is well experienced for his age.
- Gerçekten çok genç ama yaşına göre çok tecrübeli.
He is very clever indeed.
- O gerçekten çok zeki.
Tom found that he actually liked working for Mary.
- Tom Mary için çalışmayı gerçekten sevdiğini anladı.
Tom has actually never been to Boston.
- Tom gerçekten asla Boston'da bulunmadı.
It is truly said that time is money.
- Vaktin nakit olduğu gerçekten söylenilmektedir.
The artistic beauty of the garden is truly amazing.
- Bahçenin sanatsal güzelliği gerçekten şaşırtıcı.
There are lots of theories about the origins of language, but, in fact, no one really knows.
- Aslında dilin kökeni hakkında birçok teori vardır, ama hiç kimse gerçekten bilmiyor.
I don't really like him, in fact, I hate him.
- Gerçekten ondan hoşlanmıyorum, aslında, ondan nefret ediyorum.
Can computers actually translate literary works?
- Bilgisayarlar gerçekten edebi eserleri çevirebilir mi?
Tom has actually never been to Boston.
- Tom gerçekten asla Boston'da bulunmadı.
Understanding you is really very hard.
- Seni anlamak gerçekten çok zor.
Every sentence that starts with I'm not racist, but is likely to be very racist indeed.
- Ben ırkçı değilim, ama ile başlayan her cümlenin gerçekten çok ırkçı olması muhtemeldir.
I honestly don't care.
- Gerçekten umurumda değil.
I honestly didn't know Tom would be here.
- Tom'un burada olacağını gerçekten bilmiyordum.
She's really smart, isn't she?
- O gerçekten zeki, değil mi?
She's really smart, isn't she?
- O gerçekten akıllı, değil mi?
He's quite a nice fellow but I don't like him.
- O gerçekten hoş bir arkadaş fakat ondan hoşlanmıyorum.
Women really are quite dangerous. The more I think about this, the more I'm able to understand the reasoning behind face covering.
- Kadınlar gerçekten oldukça tehlikeliler. Bu konuda ne kadar çok düşünürsem, o kadar çok yüz örtüsünün arkasındaki nedeni anlayabileceğim.
That could be true, but I don't really think so.
- O doğru olabilir ama gerçekten öyle düşünmüyorum.
I'm not sure if this is really true or not.
- Bunun gerçekten doğru olup olmadığına emin değilim.
Tom seemed genuinely surprised when I told him that Mary had left town.
- Mary'nin kasabayı terk ettiğini ona söylediğimde, Tom gerçekten şaşırmış görünüyordu.
Tom was genuinely touched.
- Tom'a gerçekten dokunuldu.
I really appreciate the help you've given me over the years.
- Yıllardır bana yaptığın yardımı gerçekten takdir ediyorum.
Tom has really changed a lot since last year.
- Tom geçen yıldan beri gerçekten çok değişti.
If you keep on complaining, I will get mad for real.
- Şikayet etmeye devam edersen, gerçekten delireceğim.
At that time, I thought that I was going to die for real.
- O zaman, gerçekten öleceğimi sandım.
I honestly didn't know that Tom didn't know any French.
- Tom'un hiç Fransızca bilmediğini gerçekten bilmiyordum.
I really think we need to be honest with Tom.
- Tom'a dürüst olmamız gerektiğini gerçekten düşünüyorum.
You will answer truthfully, won't you?
- Gerçekten cevap vereceksin, değil mi?
He was so funny at the party that I simply couldn't restrain my laughter.
- O, partide o kadar komikti ki gerçekten gülmeme engel olamadım.
That could literally ruin my life.
- O gerçekten hayatımı mahvedebilir.
The monster literally had eyes in the back of its head. It was really creepy!
- Canavarın gerçekten kafasının arkasında gözleri vardı. Bu gerçekten ürperticiydi!
That was really effective.
- O gerçekten etkiliydi.
It's not really practical.
- Gerçekten pratik değil.
Religion is very personal. Practically everyone has really his own religion. Collectivity in religion is an artifice.
- Din çok bireyseldir. Neredeyse herkesin gerçekten kendi dini vardır. Dindeki bütünlük bir kurnazlıktır.
Did you really expect him to tell you the truth?
- Onun gerçeği söyleyeceğini gerçekten bekliyor muydunuz?
But we know nothing really; for truth lies deep down.
- Biz gerçekten bir şey bilmiyoruz; gerçek derinde yatıyor.
You will answer truthfully, won't you?
- Gerçekten cevap vereceksin, değil mi?
Life is indeed a good thing.
- Hayat gerçekten de iyi bir şeydir.
Really? I thought she'd be the last person to get married.
- Gerçekten mi? Onun evlenecek son kişi olduğunu düşünüyordum.
I really appreciate what you've done.
- Yaptığına gerçekten minnettarım.