Ken ile gidiyorum. O, serin, nazik ve akıllı. Dahası, o bekar!
- I'm going with Ken. He is cool, gentle and smart. What's more, he is single!
Onun nazik bir kalbi vardı.
- She has a gentle heart.
Tom çok kibar bir insandır.
- Tom is a very gentle person.
Mary bebek kız kardeşine karşı çok kibardır.
- Mary is very gentle with her baby sister.
Tom sevgi dolu ve şefkatli bir beyefendi.
- Tom is a loving and caring gentleman.
Tom, Mary'yi yavaşça itti.
- Tom gave Mary a gentle push.
O, kapıyı hafifçe itti.
- She gave the door a gentle push.
Uzun kara kış sonunda bitti ve yerini yumuşak ılıman bahara bıraktı.
- The long cruel winter at last came to an end, giving place to a gentle warm spring.
Yumuşak bir rüzgar esiyor.
- A gentle wind is blowing.
Yaşlandıkça, daha hoşgörülü oldu.
- As he grew older, he became gentler.
Tom Mary'yi uyandırmak için nazikçe sarstı.
- Tom gently shook Mary awake.
Tom nazikçe Mary'yi dürttü.
- Tom gently nudged Mary.
Eğlence parkında kendi kendine ağlayan bir erkek çocuk buldu, ve onunla kibarca konuştu. Hey, evlat, Sorun nedir? Kayboldun mu? Seni kayıp çocuklar bölümüne götürmemi ister misin?
- In the amusement park Mary found a boy on his own weeping, and spoke to him gently. Hey, sonny, what is it? Are you lost? Would you like me to take you to the Lost Children Department?
Gerçek kibarca anlatılabilir.
- The truth can be told gently.
O, çocuğu yumuşak bir biçimde yere yatırdı.
- She laid the child down gently.
O gece yavaşça onun tenini okşadım.
- That night, I gently stroked her skin.
Tom kapıyı yavaşça kapattı.
- Tom gently closed the door.
Rüzgar ağaçlara usulca dokundu.
- The wind gently kissed the trees.
Rüzgar ağaçlara usulca dokundu.
- The wind gently kissed the trees.