Ken ile gidiyorum. O, serin, nazik ve akıllı. Dahası, o bekar!
- I'm going with Ken. He is cool, gentle and smart. What's more, he is single!
O, çocuklara karşı naziktir.
- She is gentle with children.
Basset tazıları kibar köpeklerdir.
- Basset hounds are gentle dogs.
Kibar görünüşlü yaşlı adam kalktı ve elini bana verdi.
- The gentle-looking old man got up and gave his hand to me.
Tom sevgi dolu ve şefkatli bir beyefendi.
- Tom is a loving and caring gentleman.
Tom, Mary'yi yavaşça itti.
- Tom gave Mary a gentle push.
O, kapıyı hafifçe itti.
- She gave the door a gentle push.
Onun sesi yumuşak ve kibardı.
- His voice was soft and gentle.
Çocuklarla yumuşak bir sesle konuştu.
- She spoke to the children in a gentle voice.
Yaşlandıkça, daha hoşgörülü oldu.
- As he grew older, he became gentler.
Tom nazikçe Mary'ye sarıldı.
- Tom gently hugged Mary.
Tom Mary'yi uyandırmak için nazikçe sarstı.
- Tom gently shook Mary awake.
Tom Mary'nin kolunu kibarca sıktı.
- Tom squeezed Mary's arm gently.
Gerçek kibarca anlatılabilir.
- The truth can be told gently.
O, çocuğu yumuşak bir biçimde yere yatırdı.
- She laid the child down gently.
Tom kapıyı yavaşça kapattı.
- Tom gently closed the door.
O gece yavaşça onun tenini okşadım.
- That night, I gently stroked her skin.
Rüzgar ağaçlara usulca dokundu.
- The wind gently kissed the trees.
Rüzgar ağaçlara usulca dokundu.
- The wind gently kissed the trees.