I feel like I have been here before.
- Daha önce buraya gelmiş gibi hissediyorum.
Tom may have been at the party last night, but I didn't see him there.
- Tom dün gece partiye gelmiş olabilir ama onu orada görmedim.
The girl fainted, but she came to when we threw water on her face.
- Kız bayıldı, fakat biz onun yüzüne su döktüğümüzde o kendine geldi.
What came first? The egg or the hen?
- Hangisi ilk olarak geldi? Yumurta mı yoksa tavuk mu?
Why did you come to Japan?
- Neden Japonya'ya geldin?
Wisdom does not automatically come with age.
- Bilim yaş ile otomatik olarak gelmez.
80% of all English words come from other languages.
- Tüm İngilizce sözcüklerin %80'i diğer dillerden gelmiştir.
Susan found out where the puppy had come from.
- Susan köpeğin nereden geldiğini öğrendi.
He's the most dangerous man who ever lived.
- O gelmiş geçmiş en tehlikeli adam.
Who was the greatest philosopher that ever lived?
- Gelmiş geçmiş en büyük filozof kimdi?
Look out! There's a truck coming!
- Dikkat! Buraya gelen bir kamyon var!
Christmas is coming soon.
- Yakında Noel geliyor.
There is not past, no future; everything flows in an eternal present.
- Geçmiş ve gelecek yok; her şey sonsuz bir şimdikilikte akıyor.
These flowers come from Holland.
- Bu çiçekler Hollanda’dan geliyor.
I think Tom must be pretty sleepy by now.
- Sanırım Tom'un şimdiye kadar oldukça uykusu gelmiş olmalı.
Tom must be getting sleepy.
- Tom'un uykusu gelmiş olmalı.
Tom saçına jöle çaldı.
- Tom put gel in his hair.
O, saçına jöle sürer.
- Tom puts gel in his hair.
Pelte limonlu ve portakallı olarak yapılabilen içine taze meyve katıldığında ise tadına doyum olmayan tatlıdır.
Ben jelatin kullanmadan panna cotta yaparım.
- I make panna cotta without using gelatin.