What came first? The egg or the hen?
- Hangisi ilk olarak geldi? Yumurta mı yoksa tavuk mu?
The girl fainted, but she came to when we threw water on her face.
- Kız bayıldı, fakat biz onun yüzüne su döktüğümüzde o kendine geldi.
Did you come by yourself today?
- Bugün tek başına mı geldin?
Do you want to come with us?
- Bizimle gelmek ister misiniz?
Susan found out where the puppy had come from.
- Susan köpeğin nereden geldiğini öğrendi.
80% of all English words come from other languages.
- Tüm İngilizce sözcüklerin %80'i diğer dillerden gelmiştir.
the worst is still to come - en kötüsünü daha görmedik , henüz en kötü dönemi görmedik.
Christmas is coming soon.
- Yakında Noel geliyor.
She is coming from England.
- O İngiltere'den geliyor.
Next time I come, I'll bring you some flowers.
- Bir daha ki gelişimde, sana bazı çiçekler getireceğim.
He came bearing a large bunch of flowers.
- O, büyük bir demet çiçek taşıyarak geldi.
O, saçına jöle sürer.
- Tom puts gel in his hair.
Tom saçına jöle çaldı.
- Tom put gel in his hair.
Pelte limonlu ve portakallı olarak yapılabilen içine taze meyve katıldığında ise tadına doyum olmayan tatlıdır.
Ben jelatin kullanmadan panna cotta yaparım.
- I make panna cotta without using gelatin.