تعريف gelisme في التركية الإنجليزية القاموس.
- gelişme
- development
Commerce led to the development of cities.
- Ticaret şehirlerin gelişmesine neden oldu.
Recent developments caused them to change their travel plans.
- Son gelişmeler onların seyahat planlarını değiştirmelerine neden oldu.
- gelişme
- progress
He made remarkable progress in English.
- İngilizcede kayda değer bir gelişme yaptı.
He has made rapid progress in English.
- O, İngilizcede hızlı bir gelişme yaptı.
- gelişme
- headway
- gelişme
- advance, improvement, progress, progression, development
- gelişme
- improvement
My speaking and listening in Turkish needs improvement.
- Türkçe konuşma ve dinlememin gelişmesi gerek.
American-British relations showed improvement.
- Amerikan-İngiliz ilişkileri gelişme gösterdi.
- gelişme
- advance
Advanced countries must give aid to developing countries.
- Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelere yardım etmeliler.
Recent advances in medicine are remarkable.
- Tıptaki son gelişmeler dikkat çekiyor.
- gelişme
- growing
- gelişme
- advancement
- gelişme
- developing, development, growing up, growth; growing healthy; maturing
- gelişme
- strides
- gelişme
- budding
- gelişme
- development, making progress, improvement
- gelişme
- pickup
- gelişme
- amelioration
- gelişme
- (Hukuk) development, improvement
- gelişme
- expansion
- gelişme
- lit. development (of plot, theme, argument, thesis, etc.)
- gelişme
- flourish
Our work began to flourish.
- İşlerimiz gelişmeye başladı.
- gelişme
- formative
- gelişme
- inflorescence
- gelişme
- growth
Change can sometimes be difficult, but it can also open up new opportunities and be a means of personal growth and development.
- Değişim bazen zor olabilir, ancak yeni fırsatlar yaratabilir ve kişisel büyüme ve gelişme aracı olabilir.
- gelişme
- betterment
- gelişme
- evolvement
- gelişme
- recovery
- gelişme
- (Ticaret) economic progress
- gelişme
- progression
- gelişme
- buildup
- gelişme
- sprawl
- gelişme
- evolution
- gelişme
- accretion
- gelişme
- (Ticaret) prosperity
- gelişme
- aggrandizement
- gelişmek
- improve
- geliş
- coming
I'm looking forward to your coming to Japan.
- Japonya'ya gelişini dört gözle bekliyorum.
We could all see it coming, couldn't we?
- Hepimiz onun gelişini gördük, değil mi?
- gelişmek
- progress
- geliş
- arrival
Ken is waiting for the arrival of the train.
- Ken trenin gelişini bekliyor.
Possibly, the accident will delay his arrival.
- Kaza onun gelişini muhtemelen geciktirecek.
- gelişmek
- develop
Advanced countries must give aid to developing countries.
- Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelere yardım etmeliler.
98% of hungry people live in developing countries.
- Aç insanların % 98'i gelişmekte olan ülkelerde yaşar.
- gelişme işi, serpilip büyüme
- business development, and growth flourish
- gelişme dönemi ağrıları
- growing pains
- gelişme engelli çocuk
- retarded child
- gelişme göstermek
- go forward
- gelişme göstermemek
- make no headway
- gelişme göstermeyen
- unprogressive
- gelişme ile gelen
- (Hukuk) co-development
- gelişme ile ilgili
- evolutionary
- gelişme kaydetmek
- make progress
- gelişme sağlayan kimse
- refiner
- gelişme çağında olan
- budding
- gelişme çağındaki beceriksiz genç
- hobbledehoy
- gelişmek
- flourish
- gelişmek
- thrive
- gelişmek
- {f} evolve
- gelişmek
- {f} expand
- gelişmek
- grow
- gelişmeler
- developments
Recent developments caused them to change their travel plans.
- Son gelişmeler onların seyahat planlarını değiştirmelerine neden oldu.
Hanson is wrong when he states international economic developments led to great migrations of labour in the seventeenth century.
- Hanson, uluslararası ekonomik gelişmelerin 17. yüzyılda büyük emek göçlerine yol açtığını söylediğinde hatalıdır.
- geliş
- arrivals
- gelişmek
- grow up
- gelişmek
- blossom
- gelişmek
- {f} ameliorate
- gelişmek
- advance
Advanced countries must give aid to developing countries.
- Gelişmiş ülkeler, gelişmekte olan ülkelere yardım etmeliler.
- ekonomik gelişme
- economic progress
- ekonomik gelişme
- (Politika, Siyaset) economic growth
- geliş
- incidence
- gelişmek
- open
- gelişmek
- get along
- gelişmek
- (deyim) get off the ground
- gelişmek
- brew
- gelişmek
- open out
- gelişmek
- reform
- gelişmek
- go
- gelişmek
- build
- gelişmek
- come on
- gelişmek
- (deyim) gain ground
- gelişmek
- pick
- kentsel gelişme
- (İnşaat) urban development
- olumlu bir gelişme
- a positive development
- olumlu gelişme
- positive development
- teknik gelişme
- technical development
- teknolojik gelişme
- (Ticaret) innovation
- geliş
- {f} brew
- geliş
- {f} growing
Trade between the two countries has been steadily growing.
- İki ülke arasındaki ticaret sürekli gelişiyor.
- geliş
- {f} prospering
- geliş
- build up
I want to build up my vocabulary.
- Kelime haznemi geliştirmek istiyorum.
Reading helps you build up your vocabulary.
- Okumak kelime dağarcığınızı geliştirmenize yardım eder.
- geliş
- {f} flourish
Legends of vampires flourish in the Balkans.
- Vampir efsaneleri Balkanlar'da gelişir.
The fine arts flourished in Italy in the 15th century.
- Güzel sanatlar on beşinci yüzyılda İtalya'da gelişti.
- geliş
- grew
- geliş
- advent
The story revolves around a mysterious adventure.
- Hikaye gizemli bir macera etrafında gelişiyor.
The tribe wasn't delighted about the advent of the peacemaker.
- Kabile arabulucunun gelişi hakkında memnun değildi.
- geliş
- prosper
- geliş
- arrest
- gelişmek
- effloresce
- gelişmek
- come along
- gelişmek
- bloom
- gelişmek
- move
- gelişmek
- headway
- gelişmek
- pick up
- gelişmek
- look up
- gelişmek
- better
- birdenbire gelişme
- sudden development
- geliş
- build#up
- geliş
- comings
- gelişmek
- evolve into
- gelişmeler
- advancements
- insani gelişme endeksi
- Humanitarian development index
- sosyal gelişme
- social development
- toplumsal gelişme
- social development
- beklenmedik gelişme
- unexpected development
- dengeli ekonomik gelişme
- (Kanun) balanced growth
- dengeli ve sürdürülebilir gelişme
- (Hukuk) balanced and sustainable development
- erken gelişme
- precociousness
- erken gelişme
- forwardness
- erken gelişme
- precocity
- fiziksel gelişme
- (Tıp) physical development
- fiziksel ve ruhsal gelişme bozukluğu
- cretinism
- geliş
- coming, advent, arrival
- geliş
- med. presentation (at birth)
- geliş
- coming, arriving, arrival; advent
- geliş
- incoming
- geliş
- forthcoming
- gelişmek
- boom
- gelişmek
- to develop, grow up; to grow healthy; to mature
- gelişmek
- branch out
- gelişmek
- go ahead!
- gelişmek
- to develop, make progress: gelişmekte olan ülkeler developing countries
- gelişmek
- (öykü) unfold
- gelişmek
- refine
- gelişmek
- flower
- gelişmek
- to improve, to develop, to progress, to advance, to reform; to grow up, to come on; to grow, to come on, to come along; to blossom, to flourish, to thrive; to evolve; to mature
- gelişmek
- blossom out
- gelişmek
- shape
- gelişmek
- make headway
- gelişmek
- shape up
- gelişmek
- Go Ahead
- gelişmek
- {f} prosper
- gelişmek
- evoive
- gelişmek
- unfold
- gelişmeler
- developments, events, happenings
- hızlı gelişme içerisinde
- with rapid strides
- kanser gibi kötücül gelişme
- cancerous growth
- kesikli gelişme
- (Pisikoloji, Ruhbilim) discontinuous development
- klinik gelişme
- clinical development
- milli ekonomik gelişme
- (Hukuk) national economic development
- uyumlu ekonomik gelişme
- (Hukuk) harmonious economic development
- veri terminal cihazı; gelişme testi ve değerlendirilmesi
- (Askeri) data terminal equipment; developmental test and evaluation
- yaşının gerisinde gelişme gösteren kimse
- late developer
- yeni bir gelişme
- (Hukuk) breakthrough
- yetersiz gelişme
- underdevelopment
- önemli gelişme
- (Hukuk) substantial progress