gelecek

listen to the pronunciation of gelecek
التركية - الإنجليزية
future

There will be an energy crisis in the near future. - Yakın gelecekte bir enerji krizi olacak.

The past can only be known, not changed. The future can only be changed, not known. - Geçmiş sadece bilinir, değişmez. Gelecek ise sadece değişir, bilinmez.

ensuing
the future

The past can only be known, not changed. The future can only be changed, not known. - Geçmiş sadece bilinir, değişmez. Gelecek ise sadece değişir, bilinmez.

I want to be a pilot in the future. - Gelecekte bir pilot olmak istiyorum.

(Askeri) due in
aftertime
(deyim) days to come
fortune
to come

He is likely to come. - O muhtemelen gelecektir.

He is to come to my house tonight. - O, bu gece benim evime gelecek.

outlook
fate

What will happen in the eternal future that seems to have no purpose, but clearly just manifested by fate? - Hiçbir amacı yokmuş gibi görünen ama var olmaktan başka bir kaderi olmadığı da açık olan bir sonsuzluktaki sonsuz gelecekte neler olacak?

future; prospect; future, forthcoming; next
futurity
(Hukuk) forthcoming
coming

He is not running in the coming election. - O, gelecek seçime katılmıyor.

And you have earned the new puppy that's coming with us … to the White House. - Sen bizimle Beyaz Saray'a kadar gelecek yeni köpek yavrusu kazandın.

coming, next
hereafter
oncoming
next

My sister will go to Tokyo next year. - Kız kardeşim gelecek sene Tokyo'ya gidecek.

Bill will return next week. - Bill gelecek hafta geri gelecek.

comming
gelecek zaman eki
will
gelecek kuşak
next generation
gelecek vaadeden
promising

Tom is a promising young man. - Tom gelecek vaadeden genç bir adamdır.

Tom is a promising student. - Tom gelecek vaadeden bir öğrenci.

gelecek ay
(Bilgisayar) nextmonth
gelecek aylar
coming months
gelecek aylara ait giderler
(Ticaret) prepaid expenses
gelecek bilim
futurology
gelecek değer
future value
gelecek hafta
nextweek
gelecek hafta bugün
this day week
gelecek işlemleri
(Ticaret) futures
gelecek kaygısı
future anxiety
gelecek olan
(Kanun) forthcoming
gelecek planlama
future planning
gelecek vaadeden
comer
gelecek vaat eden
up-and-coming
gelecek vaat etmek
be promising
gelecek yıl
nextyear
gelecek yıllar
coming years
gelecek yıllara ait gelirler
(Ticaret) accrued income
gelecek yıllara ait giderler
(Ticaret) prepaid expenses
gelecek zaman
(Dilbilim) the future tense
gelecek şoku
future shock
gelecek bilimi ile uğraşan kimse
anyone dealing with the future of science
gelecek misin
Let the future
gelecek zaman
future

It is even becoming accepted even in exam-English that that called simple future tense does not exist. - Basit gelecek zaman denilen şey İngilizce sınavında kabul edilse bile, o mevcut değildir.

gelecek zaman görünümü
view of future
Gelecek Küresel Denizcilik Tehlike ve Emniyet Sistemi
(Askeri) Future Global Maritime Distress and Safety System
Gelecek Yılların Savunma Programı G
(Askeri) Future Years Defense Program
Gelecek dünya
the new Jerusalem
gelecek ay
proximo
gelecek ay bugün
this day month
gelecek ay içinde
(Ticaret) proximo
gelecek ay içinde
prox
gelecek beklentisi
future expectation
gelecek defa doğru yapacağım
Next time I'll get it right
gelecek döneme ait gelir
(Ticaret) prepaid income
gelecek döneme ait masraf
(Ticaret) prepaid expense
gelecek döneme ait masraflar
(Ticaret) cost residue
gelecek görmemek
see no future
gelecek günler
coming days
gelecek günlerde
in the next days
gelecek hafta
next week

Regardless of the amount, Brian wants the correct, entire amount by next week. - Miktarı göz önünde bulundurmaksızın,Brian gelecek haftaya kadar doğru,tam miktar istiyor.

He is leaving for New York next week. - Gelecek hafta New York'a gidiyor.

gelecek iki hafta içinde
for two weeks to come
gelecek ile ilgili
apocalyptic
gelecek için plan yapmak
plan for future
gelecek için planlar yapmak
think ahead
gelecek kararları
future decisions
gelecek kararı
future decision
gelecek kuşaklar
posterity

Here, your sentence is now consigned to posterity! - İşte, şimdi cümlen gelecek kuşaklara bırakıldı!

gelecek kuşaklara bırakmak
leave to the next generations
gelecek mali çerçeve
(Hukuk) future financial framework
gelecek mevkii
(Askeri) prediction position
gelecek ne getirir
what the future holds
gelecek nesillere aktarmak
hand down the next generations
gelecek nokta
(Askeri) set-forward point
gelecek nokta
(Askeri) predicted position
gelecek nokta
(Askeri) future position
gelecek noktaya atış
(Askeri) track off
gelecek olaylar
(deyim) coming events
gelecek program
trailer
gelecek sözleşmesi fiyatı
(Ticaret) futures price
gelecek tasfiye
(Ticaret) succeeding account
gelecek vaadeden
up and coming
gelecek vaadeden kimse
comer
gelecek vaadetmeyen
unpromising
gelecek vaadiyle kandırmak
lead someone on
gelecek vaadiyle kandırılmak
be led on
gelecek yedi gün
(Bilgisayar) next seven days
gelecek zaman
future tense

It is even becoming accepted even in exam-English that that called simple future tense does not exist. - Basit gelecek zaman denilen şey İngilizce sınavında kabul edilse bile, o mevcut değildir.

gelecek zaman gram
future tense
gelecek zaman ortacı gram
future participle
gelecek zamanda süreklilik
(Dilbilim) future continuous tense
gelecek çalışma zamanı
(Bilgisayar) next run time
geçmişte gelecek zaman gram
past intentional: -ecekti
gelecek nesil
next generation
parlak gelecek
bright future
gelecek sefer
next time

Bring your sister next time. - Gelecek sefer kız kardeşini de getir.

Better luck next time. - Gelecek sefere iyi şanslar.

gelecek yıl
next year
bu günden sonra gelecek ilk gün
The first day will come after this day
kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez
(Atasözü) Throw out a sprat to catch a mackerel
l. gelecek zamanlara bakarak
l. Looking to the future time
yakın gelecek
Immediate future
burnu içeri gelecek şekilde
(Havacılık) nose-in
iki elim yanıma gelecek
(Konuşma Dili) I swear I'm telling the truth!/Cross my heart!
kaz gelecek yerden tavuk esirgememek
throw a sprat to catch a whale
kaz gelecek yerden tavuk esirgememek
throw a sprat to catch a mackarel
rüzgâr gelecek delikleri tıkamak
to take precautions, be prepared to meet trouble, batten down the hatches
umut dolu bir gelecek
a rosy future
uzak gelecek
remote future
yeni stoklarınız ne zaman gelecek
When will you get new stock
التركية - التركية
Zaman bakımından, ileride olması, gerçekleşmesi beklenen
Daha gelmemiş, yaşanacak zaman, istikbal, ati
Daha gelmemiş, yaşanacak zaman, istikbal, ati: "Karakteri ve zekâsı gelecek için insana umut ışığı veriyordu."- H. E. Adıvar
Zaman bakımından, ileride olması, gerçekleşmesi beklenen: "Kız, gelecek baharda yine geleceklerini müjdeledi."- O. C. Kaygılı
istikbal
ati
encam
doğacak
gelecek bilimi
Küresel bir perspektif içinde geleceği öngörmeye çalışan bilim, fütüroloji
gelecek zaman
Fiilin belirttiği zaman kavramının, içinde bulunduğu zamandan sonraya ait olması. Türkçede bu zaman başlıca -e, -ecek, -esi, -se, -meli ekleriyle kurulur: Gele, gelecek, gelesi, gelse, gelmeli gibi
gelecek zaman görünümü
Gelecek zaman sıfat-fiiliyle yardımcı fiilin birlikte kullanılmasından ortaya çıkan ve niyet kavramı veren görünüm
gelecek zaman kipi
Fiilin belirttiği zaman kavramının, içinde bulunulan zamandan sonraya ait olduğunu sınırlı bir biçimde gösteren kip. Türkçede bu kip -acak / -ecek ekiyle kurulur: Geleceğim, geleceksin gibi
gelecek zaman sıfat-fiili
İsim veya sıfat gibi kullanılan ve gelecek zaman kavramı veren fiilimsi. Türkçede bu sıfat-fiili -ecek, -esi ekleriyle kurulur: Akacak kan damarda durmaz. Göresim geldi gibi
Gelecek zaman
(Osmanlı Dönemi) MÜSTAKBEL
gelecek zaman
(Osmanlı Dönemi) istikbâl