She was playing the piano when the guests arrived.
- Misafirler geldiğinde, o piyano çalıyordu.
He arrived in a big car.
- O, büyük bir arabada geldi.
The girl fainted, but she came to when we threw water on her face.
- Kız bayıldı, fakat biz onun yüzüne su döktüğümüzde o kendine geldi.
She came to see us yesterday.
- O dün bizi görmek için geldi.
Do you want to come with us?
- Bizimle gelmek ister misiniz?
Why did you come to Japan?
- Neden Japonya'ya geldin?
80% of all English words come from other languages.
- Tüm İngilizce sözcüklerin %80'i diğer dillerden gelmiştir.
Social order does not come from nature. It is founded on customs.
- Toplumsal düzen doğadan gelmez. Gelenekler üzerine kurulmuştur.
She is coming from England.
- O İngiltere'den geliyor.
Her dad won't be coming, he is very busy.
- Babası gelmeyecek, o çok meşgul.
These flowers come from Holland.
- Bu çiçekler Hollanda’dan geliyor.
He came bearing a large bunch of flowers.
- O, büyük bir demet çiçek taşıyarak geldi.
Tom saçına jöle çaldı.
- Tom put gel in his hair.
O, saçına jöle sürer.
- Tom puts gel in his hair.
Pelte limonlu ve portakallı olarak yapılabilen içine taze meyve katıldığında ise tadına doyum olmayan tatlıdır.
Ben jelatin kullanmadan panna cotta yaparım.
- I make panna cotta without using gelatin.