Bu eti ızgara yapamam. Bozulmuş!
- I cannot grill this meat. It has gone bad!
O, başka bir şekilde eve gitmiş olabilir.
- He may have gone home by another way.
O biraz alışveriş yapmak için dışarı gitmiş olabilir.
- She may have gone out to do some shopping.
Küçük çocuklar taşınmaktan hoşlanırlar.
- Small children like to be carried.
Bisikletimi kaybolmuş buldum.
- I found my bicycle gone.
Tom'un ölmüş olduğuna inanamıyorum.
- I can't believe that Tom is gone.
Araba uçuruma gitmiş olsaydı onlar ölmüş olacaktı.
- They would have been killed if the car had gone over the cliff.
Zalim hükümdarın zulmüne rağmen, kahraman cesurca mücadeleye devam etti.
- In spite of the tyrant’s persecution, the hero valiantly carried on the struggle.
Yarası önemsizmiş gibi asker devam etti.
- The soldier carried on as if his wound was nothing.
Edo Döneminde bir samuray iki kılıç taşıdı.
- A samurai in the Edo era carried two swords.
İnsanlar o zaman kendi ağırlığı taşıdı.
- People carried their own weight then.
Guided by the star, they reached the island.
- Vom Stern geführt, erreichten sie die Insel.