Tom'a bir şans vermemiz gerek.
- Wir sollten Tom eine Chance geben.
Onlara bahşiş vermek istemiyoruz.
- Wir wollen ihnen kein Trinkgeld geben.
Anneme bir bitki vermek istiyorum.
- Ich möchte meiner Mutter eine Pflanze geben.
Şüpheli suçunu itiraf edene kadar üçüncü dereceden suçlu sayıldı.
- The suspect was given the third degree until he confessed his crime.
Mary telefon numarasını Tom'a verdiğini itiraf etti.
- Mary confessed that she had given Tom her phone number.
Güzel koku göz önüne alındığında, öğle yemeğinin hazır olduğundan şüphe yok.
- Given the lovely smell, there's no doubting that lunch is ready.
Bu kır çiçeklerinden hoş bir koku yayılıyor.
- These wild flowers give off a nice smell.
Bu geceki konser için bana bir çift bilet verildi. Benimle gitmek ister misin?
- I was given a couple of tickets for tonight's concert. Would you like to go with me?
Let me give you a bit of advice.
- Lass mich dir einen Ratschlag geben.
Can you give me a boat?
- Kannst du mir ein Boot geben?