تعريف geçmek في التركية الإنجليزية القاموس.
- pass
She was fortunate to pass the exam.
- Sınavı geçmek için şanslıydı.
Is it possible to pass the tax accountant exam by self study?
- Kendi kendine çalışma ile, vergi muhasebecisi sınavını geçmek mümkün mü?
- beat
- through
I dislike going through customs at the airport because it takes so long.
- Havaalanında gümrüklerden geçmekten hoşlanmam çünkü çok uzun sürüyor.
The submarine had to break through a thin sheet of ice to surface.
- Denizaltı yüzeye doğru ince bir buz tabakasını yarıp geçmek zorunda kaldı.
- come down
- surpass
- to pass; to pass by, to pass along, to pass through; to ross, to go through, to pass; to outdistance; to pass through, to experience; to give up, to stop; to happen, to take place, to pass off; to turn out; to overtake, to overhaul; to beat, to pass; to o
- exceed
- overshadow
- happen by
- spread
- skip
Click here to skip this ad.
- Bu reklamı es geçmek için buraya tıkla.
- come
- pass to
- go-by
- head
- leave out
- transmitted
- outperform
- switch
Factories have been urged to switch from coal to a cleaner fuel.
- Fabrikalar kömürden temiz bir yakıta geçmek için teşvik edilmiştir.
- blow over
- stop
- overrun
- gone over
- thru
- excel
- get through
We have to get through security.
- Güvenlikten geçmek zorundayız.
- experience
- get
What's the best way to get in touch with you?
- Sizinle temasa geçmek için en iyi yol hangisidir?
I think I can speak French well enough to get by.
- Sanırım geçmek için yeterince iyi Fransızca konuşabilirim.
- thro
The submarine had to break through a thin sheet of ice to surface.
- Denizaltı yüzeye doğru ince bir buz tabakasını yarıp geçmek zorunda kaldı.
It is necessary to go through customs at your arrival.
- Girişinizde gümrükten geçmek gerekiyor.
- omit
- go over
- mentioned
- go past
- current
We all want to be current.
- Hepimiz geçmek istiyoruz.
- outstretch
- outreach
- outstrip
- transfer
- muster
- pass over
- run out
- be mentioned
- flit
- get over
- take place
- happen
- go
- outgrow
- go by
- to pass, adjourn (somewhere), truck (desert), transmigrate (soul), ride (road)
- pass , migrate
- to undergo, go through
- abate
- expire
- cross
It is dangerous to cross the street here.
- Burada caddeyi geçmek tehlikelidir.
It's impossible to cross the river by swimming. It's too wide!
- Yüzerek geçmek imkânsız. Nehir çok geniş.
- outrun
- to learn (a piece of music) from (someone)
- to get oneself out of something, get oneself off the hook, be shut of an involvement
- elapse
- better
- to pass over, cross, traverse
- to pass into, be recorded as (history); to be recorded in, be written down in (a book); to be put into (writing)
- to be mentioned, be written or spoken about, be referred to
- (for fruit) to get rotten, dry up, spoil
- to pass by, go by
- (for a period of time) to pass, elapse
- ( ne) pass into
- to pass on to, pass over to
- to pass (one's class)
- pass by
It's dangerous to pass by the bridge.
- Köprüyü geçmek tehlikelidir.
It's dangerous to pass by the bridge.
- Köprüden geçmek tehlikeli.
- geçme
- passing
Rick was over the moon about passing the exam.
- Rick sınavı geçme hakkında sevinçten uçuyordu.
Being careful and diligent is necessary, but not sufficient for passing this course.
- Dikkatli ve çalışkan olmak gereklidir, fakat bu kursu geçmek için yeterli değildir.
- geç
- late
I'm sorry to be late.
- Geç kaldığım için üzgünüm.
He appeared at the party late.
- O, partiye geç geldi.
- dalga geçmek
- ridicule
It is not good to ridicule him in public.
- Kamusal alanda onunla dalga geçmek iyi değil.
- yeni yerine geçmek
- relocate
- yerine geçmek
- replace
- yerine geçmek
- substitute
- geçmek bilmemek
- linger
- geçmek bilmemek
- drag
- geçmek bilmemek
- wear away
- geçmek bilmemek
- to drag on, to wear on
- geçmek bilmemek
- drag behind
- geçmek bilmemek
- wear on
- gemi ile geçmek
- navigate
- geri plâna geçmek
- recede
- vaz geçmek
- give up
- dalga geçmek
- tease
- dalga geçmek
- mock
- geç
- slow
In childhood, time passes slowly.
- Çocukluk çağında, zaman yavaş olarak geçer.
Business was a little slow last month.
- Geçen ay iş biraz yavaştı.
- geçme
- {i} pass
Is it possible to pass the tax accountant exam by self study?
- Kendi kendine çalışma ile, vergi muhasebecisi sınavını geçmek mümkün mü?
I stepped aside for him to pass.
- Onun geçmesi için kenara çekildim.
- harekete geçmek
- roll up
- başından geçmek
- experience
- arasından geçmek
- pass through
- birinden ötekine geçmek
- (Bilgisayar) switch to
- dalga geçmek
- send up
- dalga geçmek
- make fun of
He wants to make fun of me.
- O benimle dalga geçmek istiyor.
- dalga geçmek
- monkey around
- ele geçmek
- caught
- geç
- backward
- geç
- tardy
His teacher sent him to the principal's office for being tardy too many times.
- Birçok kereler derse geç geldiği için öğretmeni onu müdürün odasına gönderdi.
- geçme
- slip on
- geçme
- (olaylar) whirligig
- geçme
- (ruh) transmigration
- geçme
- fitting
- geçme
- {i} permeation
- gırgır geçmek
- (deyim) pull someone's leg
- karşıdan karşıya geçmek
- cross over
- karşıya geçmek
- cross over
- karşıya geçmek
- to cross over to the other side
- kendinden geçmek
- blackout
- konusu geçmek
- be mentioned
- koşarak geçmek
- run
- sıyırıp geçmek
- skim
- yarıp geçmek
- break through
The submarine had to break through a thin sheet of ice to surface.
- Denizaltı yüzeye doğru ince bir buz tabakasını yarıp geçmek zorunda kaldı.
- yerine geçmek
- a) to replace, to supersede, to supplant b) to substitute sb c) to displace d) to go on
- yetişip geçmek
- overtake
- önüne geçmek
- prevent
- önüne geçmek
- to prevent, to avert, to preclude
- önüne geçmek
- forestall
- geç
- behind
The train is ten minutes behind today.
- Tren bugün on dakika geç kaldı.
The first bus will leave 10 minutes behind time.
- İlk otobüs on dakika geç hareket edecek.
- geç
- {f} passed
I cannot say how much time passed.
- Ne kadar zaman geçtiğini söyleyemem.
The ship passed through the Panama Canal.
- Gemi Panama Kanalından geçti.
- hora geçmek
- appreciated
- sıyırıp geçmek
- graze
- -e geçmek
- proceed to
- -i geçmek
- outdo
- -i geçmek
- get ahead of
- adı geçmek
- be mentioned
- adı geçmek
- mentioned
- alay geçmek
- make fun of
- alev gibi yalayıp geçmek
- lick
- atağa geçmek
- attack
- avantaj birine geçmek
- gain the upper hand
- bahsi geçmek
- be mentioned
- başa geçmek
- come in
- başa geçmek
- take control
- birbirine geçmek
- intertwine
- birbirine geçmek
- interlace
- birinden ötekine geçmek
- (Bilgisayar) switch
- birinden ötekine geçmek
- (Bilgisayar) switch between
- dalga geçmek
- fuck with
- dalga geçmek
- rally
- dalga geçmek
- banter
- dalga geçmek
- make sport of someone
- dalga geçmek
- slack off
- dalga geçmek
- shirk
- dalga geçmek
- pull somebody's leg
- dalga geçmek
- (deyim) lay an egg
- dalga geçmek
- trifle
- dalga geçmek
- (Konuşma Dili) laugh out of court
- dalga geçmek
- kid around with someone
- dalga geçmek
- joke about
- dalga geçmek
- razz
- den geçmek
- weather
- ele geçmek
- be caught
- eline geçmek
- earn
- eline geçmek
- catch
- eline geçmek
- get
- eline geçmek
- find
- enine geçmek
- traverse
- es geçmek
- pass over
- es geçmek
- skip
Click here to skip this ad.
- Bu reklamı es geçmek için buraya tıkla.
- geç
- posteriorly
- geç
- skip
I want to hear the whole story, and don't skip any details.
- Konuyu bütünüyle öğrenmek istiyorum, hiçbir detayı es geçme.
Tom skipped dinner saying he was too tired to eat.
- Tom yiyemeyecek kadar çok yorgun olduğunu söyleyerek akşam yemeğini geçiştirdi.
- geç
- (Bilgisayar) bypass
- geç
- (Bilgisayar) ignore
He deliberately ignored me when I passed him in the street.
- Ben sokakta onu geçtiğimde o kasıtlı olarak beni görmezden geldi.
It's dangerous to ignore the signal at a railroad crossing.
- Bir demiryolu geçidinde sinyali görmezden gelmek tehlikelidir.
- geç
- {f} switch
After talking to Tom for a few minutes, it became obvious that his French wasn't very good, so Mary switched to English.
- Tom'la birkaç dakika konuştuktan sonra onun Fransızcasının çok iyi olmadığı belli oldu, bu yüzden Mary İngilizceye geçti.
Wolfgang switched to German.
- Wolfgang Almancaya geçti.
- geçme
- (Ticaret) exceed
- geçme
- (Aydınlatma) transmission
- geçme
- fitted into
- geçme
- disseminate
- geçme
- insert
- geçme
- dowel
- gırgır geçmek
- hoax
- gırgır geçmek
- make fun of
- gırgır geçmek
- make fun
- gırgır geçmek
- make fun of somebody
- gırgır geçmek
- make a fool of somebody
- ismi geçmek
- mentioned
- içi geçmek
- drop off
- kendinden geçmek
- lose one's head
- kendinden geçmek
- (deyim) forget oneself
- kendinden geçmek
- be overwhelmed
- kendinden geçmek
- entranced
- kendinden geçmek
- break down
- kolayca geçmek
- walk away from
- koşarak geçmek
- run over
- olay (bir yerde) geçmek
- take place
- olay (bir yerde) geçmek
- come about
- olay (bir yerde) geçmek
- occur
- pas geçmek
- pass something over
- pas geçmek
- pass
- pas geçmek
- bypass
- sorumlu geçmek
- (Eğitim) receive a conditional pass
- sözü geçmek
- call the shots
- sözü geçmek
- talked about
- sözü geçmek
- be talked about
- sözü geçmek
- to be talked about
- sözü geçmek
- influential
- sözü geçmek
- be influential
- sınıf geçmek
- pass
- yerin dibine geçmek
- (deyim) feel cheap
- yerin dibine geçmek
- feel like 30 cents
- yerine geçmek
- go on
- yerine geçmek
- take somebody's place
- yerine geçmek
- prevail
- yerine geçmek
- substitute somebody
- zorla geçmek
- break through
- öne geçmek
- come to the fore
- öne geçmek
- (Dilbilim) be ahead of
- öne geçmek
- get the upper hand
- ırza geçmek
- (Kanun) abuse
- ıska geçmek
- ignore
- ıska geçmek
- disregard
- geçme
- {i} intervention
- delip geçmek
- pierce
- geç
- go over
I want to go over a few things with you.
- Seninle birlikte birkaç şeyi gözden geçirmek istiyorum.
Let's go over this plan again.
- Bu planı tekrar gözden geçirelim.
- geç
- {f} lapse
- geç
- behind time
The first bus will leave 10 minutes behind time.
- İlk otobüs on dakika geç hareket edecek.
The train was almost an hour behind time.
- Tren neredeyse bir saat geç kaldı.
- geç
- {f} pass
If he studied hard, he could pass the exam.
- Sıkı çalışsa, sınavı geçebilir.
If she studied hard, she could pass the exam.
- Sıkı çalışsa, sınavı geçebilir.
- geç
- {f} lapsing
- geç
- go by
How fast can a year go by!
- Bir yıl nasıl bu kadar hızlı geçebilir ki!
Days go by and still no sign of Tom.
- Günler geçiyor ve Tom'tan hala bir iz yok