تعريف geçirme في التركية الإنجليزية القاموس.
- passing
I love passing time with you.
- Seninle zaman geçirmeyi seviyorum.
- transmission
- permeation
- tracing
- charge
Tom was charged with embezzling money from the city.
- Tom şehirden zimmetine para geçirmekle suçlandı.
- geçirmek
- pass
We have to pass this legislation.
- Bu yasayı geçirmek zorundayız.
They chatted with each other to pass the time.
- Zaman geçirmek için birbirleri ile sohbet ettiler.
- gözden geçirme
- revision
I'm starting my revisions from next week.
- Önümüzdeki haftadan itibaren gözden geçirmelerime başlıyorum.
- geçirme bandı
- passband
- geçirme eğrisi
- absorption curve
- geçirmek
- undergo
Layla had to undergo another heart surgery.
- Leyla başka bir kalp ameliyatı geçirmek zorundaydı.
He had to undergo an operation immediately after his fall.
- O düşüşünden hemen sonra bir operasyon geçirmek zorunda kaldı.
- geçir
- {f} thread
I don't like sewing because I can't thread the needle.
- İğneye iplik geçiremediğim için dikiş dikmeyi sevmiyorum.
- geçirmek
- get through
- geçirmek
- slip
- geçirmek
- pass on
- elden geçirme
- overhaul
- geçir
- {f} undergone
Tom has already undergone surgery.
- Tom zaten ameliyat geçirmiş.
- geçirmek
- spend
Tom didn't want to spend any more time than necessary in Boston.
- Tom Boston'da gerektiğinden daha fazla zaman geçirmek istemedi.
Tom dreaded having to spend another weekend with Mary.
- Tom, Mary ile bir hafta sonu daha geçirmek zorunda kalmaktan ödü patladı.
- geçirmek
- conduct
- geçirmek
- {f} swipe
- harekete geçirme
- activate
- zimmetine geçirme
- embezzlement
- bant geçirme
- (Tekstil) banding
- borsa cetveline geçirme
- (Ticaret) quoting
- cinnet geçirme
- amok
- elden geçirme
- touch
- elden geçirme
- overhauling
- elden geçirme
- handling
- ele geçirme
- conquest
- ele geçirme
- takeover
- ele geçirme
- occupancy
- ele geçirme
- (Ticaret) acquisition
- geçir
- (Bilgisayar) migrate
- geçir
- undergo
Her mother is going to undergo a major operation next week.
- Onun annesi gelecek hafta önemli bir ameliyat geçirecek.
The surgeon persuaded him to undergo an organ transplant.
- Cerrah bir organ nakli geçirmesi için onu ikna etti.
- geçirmek
- get
Tom is out to get you.
- Tom seni ele geçirmek için dışarıda.
I'd love to be able to spend more time with you, but I have to get back to work.
- Seninle daha fazla vakit geçirmek isterim, ama işime geri dönmeliyim.
- geçirmek
- whip
- geçirmek
- deal a blow
- geçirmek
- cross
- geçirmek
- get something through
- geçirmek
- put
- geçirmek
- see somebody off
- geçirmek
- fit
Tom tried to force the puzzle pieces to fit together.
- Tom bulmaca parçalarını birbirine geçirmek için zorlamaya çalıştı.
- geçirmek
- infect
- geçirmek
- slip on
- geçirmek
- thread
- geçirmek
- treat
- geçirmek
- beat
- geçirmek
- trace
- geçirmek
- charge
Tom was charged with embezzling money from the city.
- Tom şehirden zimmetine para geçirmekle suçlandı.
- geçirmek
- run
- geçirmek
- disseminate
- geçirmek
- speed
- geçirmek
- defeat
- mesaj geçirme
- (Ticaret) transmission
- yerine geçirme
- supplant
- ele geçirme
- take over
- geçir
- underwent
I underwent major surgery last year.
- Geçen yıl büyük bir ameliyat geçirdim.
After the incident, our relationship underwent a sudden change.
- Olaydan sonra ilişkimiz ani bir değişim geçirdi.
- geçirmek
- have
I'd like to have a few minutes alone with Tom.
- Tom ile birkaç dakika yalnız geçirmek istiyorum.
I haven't yet met anyone I'd want to spend the rest of my life with.
- Hayatımın geriye kalan kısmını birlikte geçirmek istediğim herhangi biriyle henüz tanışmadım.
- geçirmek
- pardon
- geçirmek
- carry
- geçirmek
- forgive
- geçirmek
- excuse
- geçirmek
- see off
- geçirmek
- let through
- ele geçirme
- seizure
- geçir
- {f} wick
- kapak geçirme
- (Kitap) casing
- Başkanın gözden geçirme muhtırası
- (Askeri) Presidential review memorandum
- Göçmenlik ve Uyruğa Geçirme Servisi; atalet seyrüsefer sistemi; kodu giriniz
- (Askeri) Immigration and Naturalization Service; inertial navigation system; insert code
- ateşten geçirme
- singe
- bir daha gözden geçirme
- (Hukuk) review
- birbirine geçirme
- enlacing
- birbirine geçirme
- enlacement
- denklemin diğer tarafına geçirme
- transposition
- dine geçirme
- transubstantiation
- dolaşarak gözden geçirme
- perambulation
- düzgün geçirme çarpanı
- (Aydınlatma) regular transmittance
- elden geçirme
- a) overhauling b) handling
- elden geçirme ücreti
- (Ticaret) handling services
- ele geçirme
- taking
- ele geçirme
- capture
We want to capture that market.
- O pazarı ele geçirmek istiyoruz.
You captured nothing.
- Sen hiçbir şey ele geçirmedin.
- ele geçirme
- interception
- elekten geçirme
- sifting
- geçirmek
- pass away
- geçirmek
- to have, suffer from, be afflicted with (a disease)
- geçirmek
- bash
- geçirmek
- to conduct, to transmit; (hastalık) to infect, to pass on, to communicate; to slip on, to fit, to enter; to pass, to undergo, to experience, to have; (zaman) to pass, to spend; (giysi) to put sth on; (öğrenciyi) to pass; to see sb off" " selametlemek; to deal sb/sth a blow; to defeat, to beat, to whip, to best
- geçirmek
- to put or slip (a cover, a case) on/over
- geçirmek
- fetch
- geçirmek
- come through
- geçirmek
- to put (a garment) on
- geçirmek
- take in
- geçirmek
- slang to *fuck, *screw
- geçirmek
- transmit
- geçirmek
- spin out
- geçirmek
- to put or slip (a ring) on
- geçirmek
- to have, undergo (a medical operation)
- geçirmek
- transfer
- geçirmek
- to subject (someone) to, inflict (someone) with
- geçirmek
- migrate
- geçirmek
- (vakit) spend
- geçirmek
- to see (someone) off
- geçirmek
- (hastalık) get over
- geçirmek
- make pass
- geçirmek
- extrude
- geçirmek
- to spend (a period of time) on/in/by (doing something)
- geçirmek
- to transmit (a disease) to (someone, an animal), spread (a disease) to (someone, an animal), infect (someone, an animal) with (a disease)
- geçirmek
- to have (someone, something) pass
- geçirmek
- to pass (something) through
- geçirmek
- work out
- geçirmek
- to transmit (light, heat, etc.)
- geçirmek
- put in
- geçirmek
- communicate
- geçirmek
- to put, fit, fix, or insert (glass) into (a frame)
- geçirmek
- to get by with (something) for (a period of time)
- geçirmek
- (kayıt) post
- geçirmek
- stick
- geçirmek
- to record (something) on/in, enter (something) in/on, register (something) in, write (something) down on/in, put (something) down on/in
- geçirmek
- to carry (something) over to, move (something) over to (a place); to transport (something) to, convey (something) to (a place)
- geçirmek
- to accompany (someone) to (a place)
- geçirmek
- to have (someone, something) pass over, cross, or traverse
- geçirmek
- to have (someone, something) pass through, have (someone, something) go through
- geçirmek
- see smb. to the door
- geçirmek
- (tatil vb.) outstay
- geçirmek
- (yumruk) reach
- geçirmek
- to have, be involved in (an accident)
- geçirmek
- to pass, spend, or have (a period of time) at/in
- geçirmek
- scarf
- geçirmek
- screw
- geçirmek
- (zaman vb.) wile away
- geçirmek
- show smb. to the door
- geçirmek
- dot smb. one
- geçirmek
- know
Tom didn't know where Mary wanted to spend her summer vacation.
- Tom, Mary'nin yaz tatilini nerede geçirmek istediğini bilmiyordu.
Tom doesn't know where Mary wants to spend her summer vacation.
- Tom, Mary'nin yaz tatilini nerede geçirmek istediği bilmiyor.
- geçirmek
- feed
- geçirmek
- while away
- geçirmek
- match
- geçirmek
- promote
- geçirmek
- live
Tom and Mary wanted to spend the rest of their lives together.
- Tom ve Mary yaşamlarının geri kalanını birlikte geçirmek istediler.
- gözden geçirme
- overhaul
- gözden geçirme
- (Hukuk) (bir durumu veya sistemi iyileştirmek için kullanılır) review
- göğüs geçirme
- sigh
- haddeden geçirme
- rolling
- haddeden geçirme
- rolling, milling
- harekete geçirme
- activation
- harekete geçirme
- pull
- harekete geçirme
- actuation
- hoşça vakit geçirme
- recreation
- kalıptan geçirme
- extrusion
- kendinden geçirme
- enrapturing
- konfigürasyon gözden geçirme kurulu
- (Askeri) configuration review board
- kütüğe geçirme
- (Hukuk) registration LLLL
- kılıçtan geçirme
- massacre
- kısaca gözden geçirme
- overview
- kışı geçirme
- hibernation
- notaya geçirme
- score
- nüfusuna geçirme
- adoption
- personel hazır bulunma tümeni; Başkanın Gözden Geçirme Direktifi
- (Askeri) personnel readiness division; Presidential review directive
- sudan geçirme
- rinsing
- tatil geçirme
- vacationing
- yerine geçirme
- supersession
- zimmete geçirme
- peculation
- zimmete geçirme
- malversation
- zimmete geçirme
- defalcation
- zimmetine geçirme
- fraudulent conversion
- zorlu sınavdan geçirme
- (Ticaret) trial-by-fire
- çabucak gözden geçirme
- runthrough
- çizelgeye geçirme
- tabulation
- ısı geçirme
- diathermancy