geçimli

listen to the pronunciation of geçimli
التركية - الإنجليزية
easy to get along with, easygoing, complaisant
easy to get along with
compatible
livable with
easygoing
compatible with
geçim
livelihood

Most people have to work for their livelihood. - Çoğu kişi geçimleri için çalışmak zorunda.

geçim
subsistence
geçim
{i} maintenance
geçim
daily
geçim
compatibility
geçim
bread and butter
geçim
getting along with one another
geçim
bread

He brings home the bread and butter. - Evinin geçimini sağlar.

Tom is the only breadwinner in the family. - Tom ailede evin geçimini sağlayan tek kişi.

geçim
daily bread
geçim
support

Sami and his neighbors raised money to support Layla. - Sami ve komşuları Leyla'nın geçimini sağlamak için para topladılar.

How did you support yourself before you got this job? - Bu işe başlamadan önce geçiminizi nasıl sağladınız?

geçim
keep

I'd like to earn my keep while I'm staying with you. - Seninle kalıyorken geçimimi sağlamak istiyorum.

geçim
getting along with one another, harmony
geçim
upkeep
geçim
getting along

Tom and Mary have trouble getting along. - Tom ve Mary'nin geçim sorunu var.

geçim
a living, livelihood
geçim
living, livelihood, subsistence, maintenance, bread and butter; getting on with somebody, harmony, compatibility
geçim
sustentation
geçim
living

The poor girl made a living by selling flowers. - Zavallı kız, çiçek satarak geçimini sağladı.

Tom drives a truck for a living. - Tom geçimini sağlamak için bir kamyon sürmektedir.

geçim
relation
geçim
keeping
التركية - التركية
Çevresindekilerle iyi geçinen
Geçim
(Osmanlı Dönemi) VAKT
geçim
Geçinme işi, geçinme araçları, geçinme, maişet
geçim
Anlaşma, uyuşma
geçimli
المفضلات