She'll come at quarter past three.
- Üçü çeyrek geçe gelecek.
Sentences past this ID are sentences added by contributors of Tatoeba Project.
- Bu ID ile geçen cümleler Tatoeba Projesine katkıda bulunanlar tarafından eklenen cümlelerdir.
He appeared at the party late.
- O, partiye geç geldi.
I'm sorry to be late.
- Geç kaldığım için üzgünüm.
In childhood, time passes slowly.
- Çocukluk çağında, zaman yavaş olarak geçer.
Business was a little slow last month.
- Geçen ay iş biraz yavaştı.
His teacher sent him to the principal's office for being tardy too many times.
- Birçok kereler derse geç geldiği için öğretmeni onu müdürün odasına gönderdi.
The bus arrived ten minutes behind time.
- Otobüs on dakika geç kaldı.
The train is ten minutes behind today.
- Tren bugün on dakika geç kaldı.
The ship passed under the bridge.
- Gemi köprünün altından geçti.
After she had passed her driving test, she bought a car.
- Test sürüşünü geçtikten sonra bir araba aldı.
Click here to skip this ad.
- Bu reklamı es geçmek için buraya tıkla.
I want to hear the whole story, and don't skip any details.
- Konuyu bütünüyle öğrenmek istiyorum, hiçbir detayı es geçme.
The press can't ignore us forever. Sooner or later, they'll do a story about us.
- Basın bizi sonsuza kadar görmezden gelemez. Er ya da geç bizim hakkında bir hikaye yapacaklar.
It's dangerous to ignore the signal at a railroad crossing.
- Bir demiryolu geçidinde sinyali görmezden gelmek tehlikelidir.
After talking to Tom for a few minutes, it became obvious that his French wasn't very good, so Mary switched to English.
- Tom'la birkaç dakika konuştuktan sonra onun Fransızcasının çok iyi olmadığı belli oldu, bu yüzden Mary İngilizceye geçti.
Wolfgang switched to German.
- Wolfgang Almancaya geçti.
I need to go over my notes.
- Notlarımı gözden geçirmeliyim.
Don't go over the speed limit.
- Hız sınırının üzerine geçmeyin.
The bus arrived ten minutes behind time.
- Otobüs on dakika geç kaldı.
The train was almost an hour behind time.
- Tren neredeyse bir saat geç kaldı.
Ten to one you can pass the test.
- Bire on testi geçebilirsin.
If she studied hard, she could pass the exam.
- Sıkı çalışsa, sınavı geçebilir.
I go by that church every day.
- Her gün o kilisenin önünden geçerim.
How fast can a year go by!
- Bir yıl nasıl bu kadar hızlı geçebilir ki!
Ten years have gone by since her death.
- Onun ölümünden beri on yıl geçti.
Ten years have gone by since my father died.
- Babam öldüğünden bu yana 10 yıl geçti.
It was just a passing infatuation.
- O sadece geçici bir sevdaydı.
Ken saved his face by passing the examination.
- Ken sınavı geçerek yüzünün akıyla çıktı.
I went over his report, but couldn't find any mistakes.
- Onun raporunu tekrar gözden geçirdim ama hiçbir hata bulamadım.
Tom went over to your house.
- Tom senin evini tekrar gözden geçirdi.
Do you mind if we cross your garden?
- Bahçenizden geçebilir miyiz?
You must take care when you cross the road.
- Yolu geçerken dikkat etmelisin.
The boy grew taller and taller, till at last he exceeded his father in height.
- Sonunda babasını boy olarak geçinceye kadar, çocuk gittikçe uzadı.
My annual income exceeds five million yen.
- Benim yıllık gelirim beş milyona yeni geçiyor.
The sky is clear and the wind is refreshingly cool. It's a perfect day to spend outdoors.
- Gökyüzü açık ve rüzgar ferahlatıcı biçimde serin. Dışarıda geçirmek için harika bir gün.
They are constantly trying to outdo each other.
- Onlar sürekli olarak birbirlerini geçmeye çalışıyorlar.
Let me bring you up to speed.
- Seni harekete geçireyim.
Don't go over the speed limit.
- Hız sınırının üzerine geçmeyin.
It is considered impossible to travel back to the past.
- Zamanda geçmişe seyahat etmenin imkansız olduğu düşünülüyor.
He came back last August.
- O, geçen ağustos ayında geri geldi.
The enemy cavalry crossed the river by an unknown ford.
- Düşman süvarisi, bilinmeyen bir geçit yoluyla nehri geçti.