Gülümsemekten başka çarem yoktu.
- I couldn't help but smile.
Bazen gülümsemek için bir çiçek yetmeli.
- Sometimes a flower should be enough to smile.
Tom hafifçe gülmekten kendini alamadı.
- Tom couldn't help but smile slightly.
Hakkında gülmek için ne var?
- What's there to smile about?
Bana bir tanıma tebessümü verdi.
- He gave me a smile of recognition.
Jane'nin tebessümle sınıfana girdiğini gördüm.
- I saw Jane go into her classroom with a smile.
Bana kocaman bir gülücük verdi.
- She gave me a wide smile.
Tom, Mary'ye sıcak bir gülücük verdi.
- Tom gave Mary a warm smile.
O, diş teli taktığından beri neredeyse onun gülümsemesini görmedim.
- Since she got her braces, I've hardly seen her smile.
Mutlu bir gülümseme ile yüzünüzü koruyabilirsiniz.
- You can save face with a happy smile.