garip

listen to the pronunciation of garip
التركية - الإنجليزية
bizarre
strange

They made a strange discovery. - Garip bir keşif yaptılar.

They saw a strange animal there. - Onlar orada garip bir hayvan gördü.

odd

Tom had an odd look on his face. - Tom'un yüzünde garip bir ifade vardı.

His behavior is very odd today. - Onun davranışı bugün çok gariptir.

awkward

Tom looked a little awkward. - Tom biraz garip görünüyordu.

Tom was beginning to feel awkward. - Tom garip hissetmeye başlamıştı.

lonely
weirdo

You're such a weirdo. - Sen bir garip tipsin.

poor

For a professional, he gave a poor account of himself in today's game. - Bir profesyonele göre, bugünkü oyunda kendisiyle ilgili garip bir açıklama yaptı.

one living in a foreign land or far from home, stranger
curious
bizzare
poor, wretched, forlorn
out-of-the-way
screwball
quaint
abnormal
spooky
ferly
extraordinary
far-out
offbeat
crotchet
exotica
unaccustomed
curiosity
unaccountable
eccentrical
exotism
freaky
(isim) Pathetic person
funny

There's a funny smell coming from the engine of the car. - Arabanın motorundan gelen garip bir koku var.

Don't you think that's funny? - Bunun garip olduğunu düşünmüyor musun?

eccentric
moving, touching, pathetic
exotic
How strange!/How curious!/That's odd!
kinky
outlandish
cranky
quizzical
fantastic
out of the way
codger
crotchety
droll
freak

Your freaking grandfather nearly ran me over! - Senin garip büyükbaban neredeyse beni ezecekti!

grotesque

The olm is my favourite animal, due to its grotesque appearance. - Olm garip görünümü nedeniyle benim en sevdiğim hayvan.

fancy
far out
queer
strange, unusual, peculiar, odd, queer, curious, bizarre, weird, eccentric, outlandish, unfamiliar
funny peculiar
comical
strange, odd, queer, curious, peculiar, unusual, weird, bizarre, grotesque, cranky, outlandish; lonely; poor, needy, destitute
fantastical
freakish
fanciful
marvelous
quirky
comer
unusual

Sami was feeling a bit unusual. - Sami kendini biraz garip hissediyordu.

weird

Something really weird is happening here. - Burada gerçekten garip bir şey oluyor.

Tom gave Mary a weird look. - Tom Mary'ye garip bir görüntü verdi.

weird to
strangest

Tom and Mary show up at the strangest places. - Tom ve Mary en garip yerlerde ortaya çıktı.

The strangest part is that no one recognizes me. - En garip nokta şu ki kimse beni tanımıyor.

strangely enough
odd to
a strange
amaze
{s} screwy
singular
{s} whimsical
rummy
garip fikirleri olan
whimsical
garip davranış
spectacle
garip biçimde
strangely

Tom is behaving strangely. - Tom garip biçimde davranıyor.

He has started acting strangely. - Garip biçimde davranmaya başladı.

garip adam
crank
garip alet
contraption
garip bir biçimde
bizarrely
garip bir kimse
queer fish
garip bir kişi
eccentric
garip bir kişiliğe sahip
eccentric
garip bir olay
freak
garip bir şekilde
exotically
garip bir şekilde
spookily
garip davranış
vagary
garip düşünce
crotchet
garip fikir
whimsy
garip fikirleri olan
crank
garip istekleri olan
whimsical
garip kimse
crank
garip kimse
oddity
garip olay
quirk
garip rastlantı
quirk
garip tip
creep
garip özellik
oddity
garip şey
oddity
Garip kuşun yuvasını Allah yapar
(Atasözü) God is the protector of the destitute
garip kişi
strange people
garip (kimse)
(Argo) yobbo
garip adam
gink
garip adam
screwball
garip belki ama
strangely enough
garip bir biçimde
oddly

You're behaving oddly. - Sen garip bir biçimde davranıyorsun.

There's something oddly familiar about Tom. - Tom hakkında garip bir biçimde tanıdık bir şey var.

garip bir halde
laughably
garip bir ifade
a strange expression
garip bir ifade takınmak
wear a strange expression
garip bir şekilde hoşuna gitmek
tickle one's fancy
garip biçimde
comically
garip biçimde
fantastically
garip biçimde
curiously
garip bulunmak
be found strange
garip bulunmak
be found bizarre
garip davranmak
behave oddly
garip düşünce
kink
garip fikirli
viewy
garip garip
oddly, strangely
garip garip
1. in bewilderment, confusedly. 2. strangely
garip gelmek
be considered strange
garip gelmek
be found bizarre
garip gelmek
be regarded as strange
garip gelmek
be found strange
garip gelmek
be found odd
garip görünüşlü
odd looking
garip hevesleri olan
faddy
garip ifade
strange expression
garip merakları olan kimse
faddist
garip olan şu ki
curiously enough
garip tarzda
in a strange way
garip tutku
crotchet
garip ya da sıradışı olan
(Argo) lalapalooza
garip şekil
grotesque
garip şey
caution
haram helal ver Allahım, garip kulun yer Allahım
(Konuşma Dili) He will make a profit from anything, with no regard for right and wrong
kendimi garip hissediyorum
I feel out of sorts
vücudunu garip şekillere sokabilen akrobat
contortionist
التركية - التركية
Yadırganan, anlaşılmamış, gizli yönleri olan, yabansı, tuhaf
Kimsesiz, zavallı
Şaşılacak bir şey karşısında söylenir
Yabancı, gurbette yaşayan, elgin
Orhan Veli, Melih Cevdet Anday ve Oktay Rifat 'ın öncülüğünü yaptığı şiir akımı
Garip!"- A. İlhan
Dokunaklı, hüzün veren: "Bir yabancı için dünyanın neresinde olursa olsun büyük şehir böyle garip bir yalnızlık duygusu veriyor."- H. E. Adıvar. Şaşılacak bir şey karşısında söylenen söz: "Demek Bekir böyle utangaç bir çocukmuş
Yadırganan, anlaşılmamış, gizli yönleri olan, yabansı, tuhaf: "Yağmur, ortalığa garip bir kış serinliği getirmişti."- A. İlhan
Dokunaklı, hüzün veren
(Osmanlı Dönemi) CENİB
(Osmanlı Dönemi) ARİR
garip garip
Zavallı, şaşkın bir biçimde
Garipler
(Hukuk) GUREBE
garip
المفضلات