Michael İngilizcenin yanı sıra Japonca da konuşur.
- Michael speaks Japanese, not to mention English.
İngilizcenin yanı sıra Almanca da konuşur.
- He speaks German, not to mention English.
Yazmak şöyle dursun, Fransızca'yı okuyamaz bile.
- He can't read French, much less write it.
Almanca şöyle dursun, İngilizce okuyamıyor.
- He can't read English, much less German.
İki çocuğu şöyle dursun, karısı şimdi onun büyük babasına bakmak zorundaydı.
- His wife now had to take care of his grandfather, not to mention their two children.
O, Amerika şöyle dursun, Avrupa'ya gitmedi.
- He has been to Europe, not to mention America.
Onun ne dediğini boşver.
- Never mind what she said.
Aldırma. Herkes hata yapabilir.
- Never mind. Anyone can make mistakes.
Boş ver, onu kendim yapabilirim.
- Never mind, I can do it by myself.
O ne söylüyorsa boş ver.
- Never mind what she says.