It smelled really good.
- Gerçekten güzel koktu.
Attendance should be good provided the weather is favorable.
- Hava güzel olması koşuluyla, katılım iyi olmalı.
Whenever we have such lovely rain, I recall the two of us, several years ago.
- Her nezaman böyle güzel bir yağmurumuz olsa, ben yıllar öncesini, ikimizi hatırlıyorum.
Meg has a lovely face.
- Meg'in güzel bir yüzü var.
It was hard for me to act pleasantly to others.
- Başkalarına güzel bir şekilde davranmak benim için çok zordu.
Today was a pleasant day.
- Bugün güzel bir gündü.
She is very beautiful, and what is more, very wise.
- O çok güzeldir, daha neyse çok akıllıcadır.
Switzerland is a very beautiful country and well worth visiting.
- İsviçre, çok güzel bir ülkedir ve ziyaret edilmeye değerdir.
My mother bought me a pretty dress this past Sunday.
- Geçtiğimiz Pazar annem bana güzel bir elbise aldı.
Trang is as pretty as Dorenda.
- Trang Dorenda kadar güzeldir.
What a nice surprise!
- Ne güzel bir sürpriz!
I hope it will be nice.
- Havanın güzel olacağını umuyorum.
The island has a fine harbor.
- Adanın güzel bir limanı var.
Effort produces fine results.
- Çaba güzel sonuçlar üretir.
It's the smart thing to do.
- Bu yapılacak güzel bir şey.
Mary is not only beautiful, she's smart, too.
- Mary sadece güzel değil, o akıllı da.
Japan is famous for her scenic beauty.
- Japonya manzara güzelliğiyle ünlüdür.
Words cannot express the beauty of the scene.
- Kelimeler manzaranın güzelliğini ifade edemez.
It is likely to be fine tomorrow.
- Yarın hava muhtemelen güzel olacak.
He had handsome dark eyes with long lashes.
- Onun uzun kirpikli güzel koyu gözleri vardı.
The handsome prince fell in love with a very beautiful princess.
- Yakışıklı prens çok güzel bir prensese aşık oldu.
She can sing and dance beautifully.
- O güzel şekilde şarkı söyleyebilir ve dans edebilir.
The trick worked beautifully.
- Hile çok güzel çalıştı.
Why sentences? …you may ask. Well, because sentences are more interesting.
- Neden cümleler? ... diye sorabilirsiniz. Güzel, çünkü cümleler daha ilgi çekicidir.
Switzerland is a very beautiful country and well worth visiting.
- İsviçre, çok güzel bir ülkedir ve ziyaret edilmeye değerdir.
I advised the shy young man to declare his love for the beautiful girl.
- Ben, utangaç genç adama güzel kıza aşkını ilan etmesini tavsiye ettim.
We stood looking at the beautiful scenery.
- Biz güzel manzaraya bakarak ayakta durduk.
The fire's blazing nicely now.
- Ateş artık güzelce yanıyor.
Tom's creative thinking nicely complemented Mary's organizational talents.
- Tom'un yaratıcı düşüncesi Mary'nin örgütsel yeteneklerini güzelce tamamladı.
One of the nice things about being bald is that you never have a bad hair day.
- Kel olmakla ilgili güzel şeylerden biri, asla kötü bir saçlı bir gününün olmamasıdır.
Time is a good physician, but a bad cosmetician.
- Zaman iyi bir hekim ama kötü bir güzellik uzmanıdır.
Jane is fat and rude, and smokes too much. However, Ken thinks she's lovely and charming. That's why they say love is blind.
- Jane şişman ve kaba ve çok sigara içiyor. Fakat, Ken onun güzel ve çekici olduğunu düşünüyor. Aşkın gözü kördür demelerinin nedeni bu.
Fifth Avenue is an elegant street.
- Beşinci sokak güzel bir sokaktır.
The Avenue of the Champs Elysées is very beautiful and very elegant.
- Şanzelize Caddesi çok güzel ve çok şıktır.
The most beautiful flowers have the sharpest thorns.
- En güzel çiçeklerin en keskin dikenleri vardır.
A pretty girl like you will definitely be noticed.
- Senin gibi güzel bir kız kesinlikle fark edilir.
You're definitely prettier than Mary.
- Kesinlikle Mary'den daha güzelsin.
She said that she was good-looking.
- O, güzel olduğunu söyledi.
Mary is a good-looking woman.
- Mary güzel bir kadın.
She has beautiful rosy cheeks.
- Onun güzel al yanakları var.
She is beautiful, and what is more, very graceful.
- O güzel ve ayrıca çok zarif.
Ice skating can be graceful and beautiful.
- Buz pateni zarif ve güzel olabilir.
Will it be fair in Tokyo tomorrow?
- Yarın Tokyo'da hava güzel olacak mı?
The sky promises fair weather.
- Gökyüzü güzel hava vaadediyor.
Every day grandfather and grandmother gave the kitten plenty of milk, and soon the kitten grew nice and plump.
- Büyük babam ve büyük annem kedi yavrusuna her gün bir sürü süt verdi ve kısa sürede yavru güzel ve tombul oldu.
My grandfather goes for a walk on fine days.
- Dedem güzel günlerde yürüyüşe gider.
She is stunningly good-looking.
- O şaşırtıcı bir şekilde güzeldir.
Alice has stunning legs.
- Alice çok güzel bacaklara sahip.
She is very pretty, I mean, she is attractive and beautiful.
- O çok sevimlidir, yani, çekici ve güzeldir.
Mary isn't as beautiful as her sister, but she's still quite attractive.
- Mary kız kardeşi kadar güzel değil fakat hâlâ oldukça çekici.
You're prettier than her.
- Sen ondan daha güzelsin.
My book is prettier than my friend's.
- Benim kitabım arkadaşımınkinden daha güzel.
This woman is very good looking.
- Bu kadın çok güzel görünüyor.
What did you think of Tom? He's got a nice voice. Just a nice voice? Well, his face is nothing special, right? Really! I think he's pretty good looking.
- Tom hakkında ne düşünüyorsun? Onun güzel bir sesi var. Sadece güzel bir ses mi? Pekala, onun yüzü özel bir şey değil, değil mi? Gerçekten mi! Sanırım o oldukça yakışıklı.
Mary looked like Belle from the Beauty and the Beast.
- Mary Güzel ve Çirkin'den Belle'ye benziyordu.
That flower smells sweet.
- O çiçek güzel kokuyor.
This flower smells sweet.
- Bu çiçek güzel kokuyor.
It is possible to launder language to make it more appealing and uplifting.
- Onu daha güzel ve çekici yapmak için dili aklamak mümkündür.
Attendance should be good provided the weather is favorable.
- Hava güzel olması koşuluyla, katılım iyi olmalı.