gürültüyle

listen to the pronunciation of gürültüyle
التركية - الإنجليزية
noisily

The guests prepared for their departure and packed their suitcases noisily. - Konuklar gidiş için hazırlandılar ve valizlerini gürültüyle paketlediler.

loud

Suddenly, the door closed with a loud noise. - Aniden yüksek bir gürültüyle kapı kapandı.

A large piece of ice slid from the roof and hit the ground with a loud thud. - Büyük bir buz parçası çatıdan kaydı ve büyük bir gürültüyle yere çarptı.

loudly
smash
uproariously
gürültü
noise

The baby is asleep. Don't make a noise. - Bebek uyuyor. Gürültü yapmayın.

I can't stand that noise. - O gürültüye katlanamam.

gürültü
rumble
gürültüyle burnunu çekmek
snuffle
gürültüyle düşmek
crash
gürültüyle yapmak
clatter
gürültü
{i} din
gürültü
racket

What's all that racket? - Bütün bu gürültü nedir?

There was such a racket at my house last night, I couldn't sleep. - Dün gece evimde bu tür bir gürültü vardı uyuyamadım.

gürültü
clatter
gürültü
{i} clamor
gürültü
{i} bang

The neighbours have been banging about next door all morning. - Yan komşular sabahtan beri gürültü yapıyor.

gürültü
loud noise

Suddenly, the door closed with a loud noise. - Aniden yüksek bir gürültüyle kapı kapandı.

A loud noise made him jump. - Şiddetli gürültü onu hoplattı.

gürültü
rattle
gürültü
babble
gürültü
(Otomotiv) drumming
gürültü
broil
gürültü
(Televizyon) distortion
gürültü
bobbery
gürültü
tumult
gürültü
hubble-bubble
gürültü
hubbub

I hear the hubbub of the children in the background. - Arka planda çocukların gürültüsünü duyuyorum.

gürültü
pother
gürültü
squelch
gürültü
roll

The road roller is noisy. - Yol silindiri gürültülü.

gürültü
kerfufle
gürültü
peal

There was a sharp peal of thunder. - Şiddetli bir gök gürültüsü vardı.

gürültü
crash

We heard the tree fall with a crash. - Büyük bir gürültüyle ağacın düştüğünü duyduk.

The plane turned sharply to the right just before it crashed. - Uçak gürültüyle yere çakılmadan hemen önce, keskin bir şekilde sağa döndü.

gürültü
shindy
gürültü
ballyhoo
gürültü
riot
gürültü
clash
gürültü
to-do
gürültü
hue and cry
gürültü
fracas
gürültü
sequelch
gürültü
hurly-burly
gürültü
row
gürültü
pong
gürültü
rag
gürültü
charivari
gürültü
hullabaloo
gürültü
hoi polloi
gürültü
ado
gürültü
clamour [Brit.]
gürültü
noisy quarrel, row, ruckus, rumpus, fracas
gürültü
uproar, hubbub
gürültü
noise, racket, din, rumble, crash; uproar, tumult, hubbub, hullabaloo, clamour, to-do; noisy quarrel, row
gürültü
loudness
gürültü
sound

Who can translate the difference between noise and sound? - Gürültü ve ses arasındaki farkı kim çevirebilir?

I was woken up by the sound of thunder this morning. - Bu sabah gök gürültüsü ile uyandım.

gürültü
noise (loud, harsh, confused, or undesired sound); clamor, hubbub
gürültü
noisiness
gürültü
pandemonium
gürültü
uproar

Tom laughed uproariously. - Tom gürültülü bir şekilde güldü.

gürültü
coil
gürültü
dustup
gürültü
discord
gürültü
kick up
gürültü
{i} turmoil
gürültü
{i} rumpus
gürültü
{i} jangle
gürültü
nohow
gürültü
kerfuffle
gürültü
{i} ruckus

Tom was awakened by the ruckus. - Tom gürültü tarafından uyandırıldı.

gürültü
{i} roughhouse

The kids like to roughhouse with each other. - Çocuklar birbirleriyle gürültü etmeyi severler.

gürültü
affray
gürültü
{i} ruction
gürültü
blare
gürültü
vociferousness
gürültü
hubble bubble
gürültü
to do
gürültü
{i} clamour
gürültü
{i} welter
gürültü
{i} turbulence
gürültü
{i} roaring
gürültü
ruffle
gürültü
todo
gürültü
brouhaha
gürültü
{i} roar

The roar of their own cannons was extremely loud. - Kendi toplarının gürlemesi son derece gürültülüydü.

gürültü
disorder
gürültü
whoopdedo
gürültü
bluster
gürültü
kickup
gürültü
razzle dazzle
gürültü
commotion
التركية - التركية

تعريف gürültüyle في التركية التركية القاموس.

gürültü
Aralarında uyum bulunmayan düzensiz seslerin bütünü, patırtı, şamata
gürültü
Aralarında uyum bulunmayan düzensiz seslerin bütünü, patırtı, şamata: "Gemi baş döndüren bir gürültüyle indi sulara."- Ç. Altan
gürültü
Birçok kişinin karıştığı kavga, karışıklık veya tartışma
gürültüyle
المفضلات