تعريف günleri في التركية الإنجليزية القاموس.
- ides
- plural form of ide
- Under the Roman calendar, the 15th of the month in March, May, July and October; on the 13th on the remaining months
- The fifteenth day of March, May, July, and October, and the thirteenth day of the other months
- In the Roman calendar the fifteenth day of March, May, July, October, and the thirteenth day of the other months. Eight days after the nones
- in the Roman calendar: the 15th of March or May or July or October or the 13th of any other month
- (1 syl ) In the Roman calendar the 15th of March, May, July, and October, and the 13th of all the other months (Latin and Etruscan, iduare, to divide The middle of the month Always eight days after the Nones ) "Remember March; the ides of March remember " Shakespeare: Julius Caesar, iv 3 Idiom A mode of expression peculiar to a language, as a Latin idiom, a French idiom (Greek, idios, peculiar to oneself )
- Plural of ide
- f: woman, lady, queen 7
- {i} day which approximately marks the middle of the month on the ancient Roman calendar (15th day of March, May, July and October and the 13th day of the remaining months)
- Image Detail Enhancement System (ITEK Corp )
- It is a model of an international firm It is a separate demonstration and education system for speeding up the pilot process
- Illinois Department of Employment Security
- gün
- day
We must sleep at least seven hours a day.
- Günde en az yedi saat uyumak zorundayız.
Good day, how are you?
- İyi günler, nasılsın?
- günleri gece olmak
- to fall on evil days, meet with misfortune
- günleri sayılı
- his days are numbered
- günleri sayılı
- sb's/sth's days are numbered
- günleri sayılı
- his numbers is up
- günleri sayılı olmak
- to be near death
- gün
- day, days, time, times, period
- gün
- happy days, better times, days of happiness
- gün
- sunlight
This room doesn't get much sunlight.
- Bu oda çok fazla güneş ışığı almıyor.
Don't expose this chemical to direct sunlight.
- Kimyasal maddeyi doğrudan güneş ışığına maruz bırakma.
- gün
- present
We chose Mary a good birthday present.
- Mary'ye iyi bir doğum günü hediyesi seçtik.
Tom never fails to send a birthday present to his father.
- Tom babasına doğum günü hediyesi göndermekten geri kalmaz.
- gün
- today
Today is the hottest day this year.
- Bugün, bu yılın en sıcak günüdür.
As everyone knows, today is a very significant day for us.
- Herkesin bildiği gibi, bugün bizim için çok anlamlı bir gündür.
- gün
- (Bilgisayar) on
- gün
- sunshine
This room doesn't get much sunshine.
- Bu oda çok fazla güneş ışığı almaz.
The sunshine improved his color.
- Güneş rengini artırdı.
- gün
- time
These medicines should be taken three times a day.
- Bu ilaçlardan günde üç kez alınmalı.
How many times does the bus run each day?
- Otobüs her gün kaç kez çalışır?
- okul günleri
- schooldays
- tatil günleri
- (Ticaret) holidays
- gün
- special day, feast day
- gün
- date (a given point of time)
- gün
- day, time
- gün
- (Latin) dies
Sami will maintain his innocence until the day he dies.
- Sami masumiyetini öldüğü güne kadar sürdürecek.
- gün
- a woman's at-home day
- gün
- the day
- gün
- on the day
- gün
- day a
- gün
- by the day
- (borsa) mahsup günleri
- (Ticaret) account days
- alacak günleri
- receivable days
- ayrılış tarihi; tedarik günleri; hizmet dışı bırakma; Dışişleri Bakanlığı; disk
- (Askeri) date of separation; days of supply; denial of service; Department of State; disk operating system
- bahar günleri
- (Meteoroloji) canicule
- bahar günleri
- (Meteoroloji) canicular days
- bahar günleri
- (Meteoroloji) dog days
- bayrak günleri
- (Askeri) flag days
- cuma günleri
- on Fridays
- en sıcak yaz günleri
- dog days
- gençlik ve tecrübesizlik günleri
- salad days
- gün
- daytime, day
- gün
- day; sun; sunlight, sunshine; daytime; today, present; time; age, period; good times; date; at-home day
- gün
- daylight, sunlight
- gün
- (Hukuk) date
That textbook is out of date.
- O ders kitabı güncel değil.
Which is the date of your birthday?
- Doğum günün hangi tarih?
- gün
- sun
In most countries, with the exception of the Arab countries and Israel, Saturday and Sunday are defined as the weekend.
- Birçok ülkede, Arap ülkeleri ve İsrail hariç genellikle Cumartesi ve Pazar, hafta sonu günleri olarak ilan edilmiştir.
Every day they killed a llama to make the Sun God happy.
- Onlar Güneş Tanrısı'nı mutlu etmek için her gün bir lama öldürdü.
- gün
- bee
There is nothing like a glass of beer after a whole day's work.
- Bir tam günlük çalışmadan sonra bir bardak bira gibi bir şey yoktur.
I'm worn out, because I've been standing all day.
- Bütün gün ayakta durduğum için yoruldum.
- okul günleri
- school days
- pazar günleri
- on sundays
- pazar günleri açık mısınız
- Are you open on Sundays
- pazar ve tatil günleri hariç
- (Sigorta) sundays and holidays excepted
- refah günleri
- palmy days
- takvim günleri
- calendar days
- verimli iş günleri
- (Askeri) effective working days
- yılın en sıcak günleri
- (Meteoroloji) canicular days
- yılın en sıcak günleri
- (Meteoroloji) dog days
- yılın en sıcak günleri
- (Meteoroloji) canicule
- öğrencilik günleri
- student days
- üniversite günleri
- university days