güneyli

listen to the pronunciation of güneyli
التركية - الإنجليزية
southern

They could not stop the southern attack. - Güneyli saldırısını durduramadılar.

The Prussians should be on their guard against the southern Germans. - Prusyalılar güneyli Almanlara karşı tetikte olmalıdır.

meridional
southerner

He spoke with a softness characteristic of southerners. - Güneylilerin yumuşak karakteriyle konuştu.

southron
güney
{i} south

Tomorrow it will rain in the south of England. - Yarın İngiltere'nin güneyinde yağmur yağacak.

In the summer it's very hot in southern Spain. - Yazın, güney İspanya'da hava çok sıcaktır.

güneyli asker
greyback
güneyli asker
grayback
güney
austral

Australia is smaller than South America. - Avustralya Güney Amerika'dan daha küçüktür.

güney
southern

Tomorrow's total eclipse of the sun will be visible from the southern hemisphere. - Yarının toplam güneş tutulması, güney yarımküreden görünür olacaktır.

The southern army needed men and supplies. - Güney ordusunun adamlara ve malzemelere ihtiyacı vardı.

Güney
(Askeri) joint interagency task force - South - müşterek birimler arası görev kuvveti
güney
sunny side
güney
southernly
güney
south; southern, southerly
güney
meridional
güney
south wind. G
güney
southerly
التركية - التركية
Türkiye'nin güney illerinden olan (kimse)
Güney bölgelerinden olan (kimse veya topluluk), cenuplu
cenuplu
Güney
(Hukuk) CENUP
güney
Solunu doğuya, sağını batıya veren kimsenin tam karşısına düşen yön, dört ana yönden biri, cenup, kuzey karşıtı
güney
Herzaman güneş alan yer
güney
Bu yönde olan, bu yönle ilgili, cenubi
güney
Lodos
güney
Güneş gören yer
güneyli
المفضلات