günden

listen to the pronunciation of günden
التركية - الإنجليزية
day one
The very beginning

I've been with this project since day one.

If something happens from day one of a process, it happens right from the beginning. If it happens on day one, it happens right at the beginning. This has been a bad inquiry from day one. The very beginning; the first day: worked hard on the project from day one
gün
day

Rome was not built in a day. - Roma bir gün içinde kurulmamıştır.

And I will raise it again in three days. - Ve onu üç günde tekrar kaldıracağım.

günden güne
daily
günden güne
day by day

It is getting colder day by day. - Hava günden güne soğuyor.

It's getting cooler day by day. - Günden güne hava soğuyor.

günden güne
from day to day, day by day
günden güne
day after day

I worked hard day after day. - Günden güne çok çalıştım.

It becomes warmer day after day. - Hava günden güne ılıyor.

günden güne/ günden
from day to day, gradually
gün
day, days, time, times, period
günden güne
day to day

Tom's mood changes markedly from day to day. - Tom'un ruh hali günden güne gözle görülür bir biçimde değişiyor.

The patient's condition changes from day to day. - Hastanın durumu günden güne değişiyor.

gün
happy days, better times, days of happiness
gün
sunlight

Paintings should not be exposed to direct sunlight. - Tablolar, doğrudan güneş ışığına maruz bırakılmamalıdır.

Don't expose this chemical to direct sunlight. - Kimyasal maddeyi doğrudan güneş ışığına maruz bırakma.

gün
present

We chose Mary a good birthday present. - Mary'ye iyi bir doğum günü hediyesi seçtik.

My grandfather gave me a birthday present. - Büyükbabam bana bir doğum günü hediyesi verdi.

gün
today

Today is the hottest day this year. - Bugün, bu yılın en sıcak günüdür.

In Germany today, anti-violence rallies took place in several cities, including one near Hamburg where three Turks were killed in an arson attack on Monday. - Bugün Almanya'da, Pazartesi günü kundaklamada üç Türk'ün öldürüldüğü Hamburg'un yakınında bir yer de dahil birçok şehirde şiddet karşıtı mitingler gerçekleşti.

gün
(Bilgisayar) on
gün
sunshine

This room doesn't get much sunshine. - Bu oda çok fazla güneş ışığı almaz.

The sunshine tempted people out. - Güneş ışığı insanları dışarı çıkmaya özendirdi.

gün
time

How many times does the bus run each day? - Otobüs her gün kaç kez çalışır?

How many times a day does that bus run? - O otobüs günde kaç kez çalışır?

gün
special day, feast day
gün
date (a given point of time)
gün
day, time
gün
(Latin) dies

Sami will maintain his innocence until the day he dies. - Sami masumiyetini öldüğü güne kadar sürdürecek.

bu günden sonra gelecek ilk gün
The first day will come after this day
gün
a woman's at-home day
gün
the day
gün
on the day
gün
day a
gün
by the day
bu günden itibaren
from now on
gün
daytime, day
gün
day; sun; sunlight, sunshine; daytime; today, present; time; age, period; good times; date; at-home day
gün
daylight, sunlight
gün
(Hukuk) date

That textbook is out of date. - O ders kitabı güncel değil.

Your opinion seems to be out of date. - Sizin fikirleriniz güncelliğini yitirmiş gibi görünüyor

gün
sun

In most countries, with the exception of the Arab countries and Israel, Saturday and Sunday are defined as the weekend. - Birçok ülkede, Arap ülkeleri ve İsrail hariç genellikle Cumartesi ve Pazar, hafta sonu günleri olarak ilan edilmiştir.

What a beautiful sunset! - Ne güzel bir günbatımı!

gün
bee

There is nothing like a glass of beer after a whole day's work. - Bir tam günlük çalışmadan sonra bir bardak bira gibi bir şey yoktur.

He has been unconscious for three days. - Onun üç gün boyunca bilinci kapalı.

günden güne
from day to day
o günden itibaren
from that day forward
o günden itibaren
from that day forth
التركية - التركية

تعريف günden في التركية التركية القاموس.

günden güne
Gün geçtikçe, gittikçe
gün
Zaman, sıra: "Biz bu ihtiyara son günlerinde hiç aklından geçirmediği bir saadet sağladık."- H. Taner. Çağ, devir. İyi yaşanmış zaman
gün
Yer yuvarlağının kendi ekseni etrafında bir kez dönmesiyle geçen 24 saatlik süre: "Kız kardeşi üç yıl, bir gün olsun canı sıkılmadan yaşadı Tatvan'da."- N. Cumalı. İçinde bulunulan zaman: "Aylıkları, günün ihtiyaçları karşısında devede kulak gibi kalıyordu."- R. N. Güntekin
gün
Güneş ışığı
gün
Güneş: "Gün biraz yükselince ıssı bir sıcak kırları kapladı."- M. Ş. Esendal
gün
Gündüz: "Güneş, bütün gün enselerinde boza pişirmiş."- H. Taner
gün
Tarih
Gün
(Hukuk) YEVM
Gün
ruz
Günden güne
günbegün
gün
Zaman, sıra
gün
Çoğunlukla ev hanımlarının ayın belirli günlerinde konuk ağırlamak için yaptıkları toplantı
gün
Güneş

Güneş çıkmış olsa bile hava soğuktu. - güneşin çıkmış olmasına rağmen, hava soğuktu.

Merih güneşten dördüncü gezegendir. - Mars güneşten dördüncü gezegendir.

gün
İçinde bulunulan zaman
gün
İyi yaşanmış zaman
gün
Çağ, devir
gün
Yer yuvarlağının kendi ekseni etrafında bir kez dönmesiyle geçen 24 saatlik süre
gün
Bayram niteliğinde özel gün
gün
Gündüz
günden
المفضلات