günümüzde

listen to the pronunciation of günümüzde
التركية - الإنجليزية
nowadays

Without an air conditioner, people nowadays cannot live. - Klima olmadan, insanlar günümüzde yaşayamıyor.

Many shoes nowadays are made of plastics. - Günümüzde birçok ayakkabı plastikten yapılmaktadır.

today

You don't seem to understand how difficult it is for young people today to believe in something. - Gençlerin günümüzde bir şeye inanmasının ne kadar zor olduğunu anlamıyor gibisin.

Today, most people in the world condemn slavery. - Günümüzde dünyadaki çoğu insan köleliği kınıyor.

at the present time
one of these days
contemporarily
in the present day
gün
day

Rome was not built in a day. - Roma bir gün içinde kurulmamıştır.

We must sleep at least seven hours a day. - Günde en az yedi saat uyumak zorundayız.

gün
day, days, time, times, period
gün
happy days, better times, days of happiness
gün
sunlight

Sunlight brightens the room. - Güneş ışığı odayı aydınlatıyor.

A beam of sunlight came through the clouds. - Bulutların arasından güneş ışığı demeti geldi.

gün
present

We chose Mary a good birthday present. - Mary'ye iyi bir doğum günü hediyesi seçtik.

I would like to give him a present for his birthday. - Ona doğum günü için bir hediye vermek istiyorum.

gün
today

Today is the hottest day this year. - Bugün, bu yılın en sıcak günüdür.

Today is a sunny day. - Bugün güneşli bir gün.

gün
(Bilgisayar) on
gün
sunshine

Sunshine is beneficial to plants. - Güneş ışığı bitkiler için faydalıdır.

This room doesn't get much sunshine. - Bu oda çok fazla güneş ışığı almaz.

gün
time

These medicines should be taken three times a day. - Bu ilaçlardan günde üç kez alınmalı.

How many times does the bus run each day? - Otobüs her gün kaç kez çalışır?

gün
special day, feast day
gün
date (a given point of time)
gün
day, time
gün
(Latin) dies

Sami will maintain his innocence until the day he dies. - Sami masumiyetini öldüğü güne kadar sürdürecek.

gün
a woman's at-home day
gün
the day
gün
on the day
gün
day a
gün
by the day
gün
daytime, day
gün
day; sun; sunlight, sunshine; daytime; today, present; time; age, period; good times; date; at-home day
gün
daylight, sunlight
gün
(Hukuk) date

That textbook is out of date. - O ders kitabı güncel değil.

Tom had a date for Valentine's Day. - Tom'un sevgililer günü için bir randevusu vardı.

gün
sun

What a beautiful sunset! - Ne güzel bir günbatımı!

You don't go to school on Sunday, do you? - Pazar günü okula gitmiyorsun, değil mi?

gün
bee

There is nothing like a glass of beer after a whole day's work. - Bir tam günlük çalışmadan sonra bir bardak bira gibi bir şey yoktur.

I'm worn out, because I've been standing all day. - Bütün gün ayakta durduğum için yoruldum.

التركية - التركية

تعريف günümüzde في التركية التركية القاموس.

gün
Zaman, sıra: "Biz bu ihtiyara son günlerinde hiç aklından geçirmediği bir saadet sağladık."- H. Taner. Çağ, devir. İyi yaşanmış zaman
gün
Yer yuvarlağının kendi ekseni etrafında bir kez dönmesiyle geçen 24 saatlik süre: "Kız kardeşi üç yıl, bir gün olsun canı sıkılmadan yaşadı Tatvan'da."- N. Cumalı. İçinde bulunulan zaman: "Aylıkları, günün ihtiyaçları karşısında devede kulak gibi kalıyordu."- R. N. Güntekin
gün
Güneş ışığı
gün
Güneş: "Gün biraz yükselince ıssı bir sıcak kırları kapladı."- M. Ş. Esendal
gün
Gündüz: "Güneş, bütün gün enselerinde boza pişirmiş."- H. Taner
gün
Tarih
Gün
(Hukuk) YEVM
Gün
ruz
gün
Zaman, sıra
gün
Çoğunlukla ev hanımlarının ayın belirli günlerinde konuk ağırlamak için yaptıkları toplantı
gün
Güneş

Güneşli olsa da hava soğuktu. - Güneşli olmasına rağmen, hava soğuktu.

Güneş çıkmış olsa bile hava soğuktu. - güneşin çıkmış olmasına rağmen, hava soğuktu.

gün
İçinde bulunulan zaman
gün
İyi yaşanmış zaman
gün
Çağ, devir
gün
Yer yuvarlağının kendi ekseni etrafında bir kez dönmesiyle geçen 24 saatlik süre
gün
Bayram niteliğinde özel gün
gün
Gündüz
günümüzde
المفضلات