güçlük

listen to the pronunciation of güçlük
التركية - الإنجليزية
(Hukuk) difficulty

I have difficulty understanding abstract modern art, especially Mondrian. - Soyut modern sanatı anlamada güçlük çekiyorum, özellikle Mondrian.

The old woman climbed the stairs with difficulty. - Yaşlı kadın merdivenleri güçlükle tırmandı.

hassle

We know it's a hassle. - Bunun bir güçlük olduğunu biliyoruz.

Anyone who creates hassle should leave. - Güçlük yaratan biri terk etmeli.

hardship
difficulty, hardship, trouble, adversity, hassle
adversity

Face adversity with courage. - Güçlüklerle cesaretle yüzleş.

complexity
stumbling block
rub
hurdle
oppression
arduousness
complicacy
suffering
rigour
fix
complication
complex
knot
drawback
trouble

Tom had trouble remembering what Mary looked like. - Tom Mary'nin nasıl biri olduğunu hatırlamada güçlük çekiyordu.

I had no trouble finding his office. - Onun ofisini bulmakta güçlük çekmedim.

pitfall
entanglement
hardness
job
austerity
tough
hassle of
asperity
tieup
güçlük çekmeden
readily, without difficulty
güçlük çekmek
to have difficultly in
güçlük çekmek
to experience difficulty
güçlük çıkarmak
make difficulties
güçlük çıkarmak
to make difficulties
güçlük çıkarmak
to make difficulties (for)
güçlükler
difficulties
güçlükler
experience difficulties
bilinmeyen güçlük
shoal
hatırlamakta güçlük çekmek
disremember
التركية - التركية
Ağır ve yorucu emek, zahmet, meşakkat
Güç olan bir şeyin niteliği, zorluk
Ağır ve yorucu emek, zahmet, meşakkat: "Bir kere güçlük, ev bulmak ve eşya taşımak derdiyle başlar."- B. Felek
Engel: "Güçlüklere bir başına da olsa karşı koyan insan, kuvvetli insan olmalı."- O. V. Kanık
Engel
(Osmanlı Dönemi) ASÂR
(Osmanlı Dönemi) ŞİKL
(Osmanlı Dönemi) EZL
(Osmanlı Dönemi) SAHTİ
Güçlük çekmek
(Osmanlı Dönemi) İSTİS'AB
Güçlükler
(Osmanlı Dönemi) MESAİB