This song is so moving that it brings tears to my eyes.
- Bu şarkı o kadar acıklı ki gözlerimi yaşarttı.
I closed my eyes to calm down.
- Sakin olmak için gözlerimi kapattım.
Mother looked at me with tears in her eyes.
- Annem gözlerinde yaşlarla bana baktı.
It looks like it's going to rain.
- Yağmur yağacak gibi gözüküyor.
I'm looking forward to the return of spring.
- Baharın gelişini dört gözle bekliyorum.
I glanced at his letter.
- Onun mektubuna göz attım.
I just want to glance at the paper.
- Gazeteye sadece göz atmak istiyorum.
Tom looked through the drawers.
- Tom çekmeceleri gözden geçirdi.
The use of optical instruments with this product will increase eye hazard.
- Bu ürünle birlikte optik aletlerin kullanımı göz tehlikesini artıracaktır.
The use of optical instruments with this product will increase eye hazard.
- Bu ürünle birlikte optik aletlerin kullanımı göz tehlikesini artıracaktır.
Astronomers have observed sixty-two moons orbiting Saturn.
- Astronomlar, Satürn'ün yörüngesinde altmış iki tane uydu gözlemlediler.
Tom opened the glove compartment and took out his registration.
- Tom torpido gözünü açtı ve ruhsatını çıkardı.
Tom searched the glove compartment for a map.
- Tom harita için torpido gözünü aradı.
Astronomers have observed sixty-two moons orbiting Saturn.
- Astronomlar, Satürn'ün yörüngesinde altmış iki tane uydu gözlemlediler.
We have lost sight of him.
- Biz onu gözden kaybettik.
We lost sight of him.
- Onu gözden kaybettik.
Why do horses wear blinkers?
- Atlar neden at gözlükleri takarlar?
It's still impossible with the naked eye. With binoculars you might be able to glimpse it....
- Çıplak gözle hâlâ imkansız. Ona dürbünle bakabilirsin.
In looking through the mist, I caught a glimpse of my future.
- Sis perdesinin arasından, kendi geleceğim gözüme ilişti.