Mother asked the babysitter to watch the children.
- Anne bebek-bakıcısından çocukları gözlemesini rica etti.
She was watching the film with her eyes red in tears.
- O gözyaşları içindeki kırmızı gözleri ile filmi izliyordu.
Waiting, observing, and keeping silent can avoid many wars.
- Beklemek, gözlemek ve sessiz kalmak birçok savaşı önleyebilir.
The boss strolled around the balcony above the office, observing the workers.
- Patron, yazıhanenin üzerindeki balkonda işçileri gözleyerek gezindi.
My mother looked at me with tears in her eyes.
- Annem gözlerinde yaşlarla bana baktı.
Mother looked at me with tears in her eyes.
- Annem gözlerinde yaşlarla bana baktı.
I noticed I was being observed.
- Gözlenmekte olduğumu fark ettim.
He observed many types of creatures there.
- Orada bir sürü yaratık çeşidi gözlemledi.
This is a time of year when people get together with family and friends to observe Passover and to celebrate Easter.
- Bu, Hamursuz bayramını gözlemlemek ve Paskalyayı kutlamak için insanların aileleri ve arkadaşlarıyla bir araya geldiği, yılın bir zamanıdır.
The woman observes and the man thinks.
- Kadın gözlemler ve erkek düşünür.