gözlemde

listen to the pronunciation of gözlemde
التركية - الإنجليزية
observation
The act of observing, and the fact of being observed
{n} a noting, notice, heed, remark, notations
The result of an act, or of acts, of observing; view; reflection; conclusion; judgment
A remark or comment
The particular value assigned to a case on a particular variable
the act of observing; taking a patient look
- Seeing and recording a fact
A research technique in which an investigator collects information through direct participation in and/or observation of a group, tribe, or community (See 36)
A combination of target and specific observing parameters
We use our senses to gather information about the world around us observing is the most fundamental scientific thinking process Only through observing are we able to acquire information about the world around us Given objects to play with the young student will look, touch, smell, taste, and listen to them These sensory actions enable the learner to construct a view of the world and how it works By observing, humans gather information as raw material for constructing fundamental knowledge
a fact or occurrence that is recognized and recorded
If a person makes an observation, they make a comment about something or someone, usually as a result of watching how they behave. `You're an obstinate man,' she said. `Is that a criticism,' I said, `or just an observation?'
– The act of noting and recording facts and events
the act of observing; taking a patient look the act of making and recording a measurement facts learned by observing; "he reported his observations to the mayor"
Closely monitoring a patient's condition but withholding treatment until symptoms appear or change Also called watchful waiting
The act of recognizing and noting some fact or occurrence in nature, as an aurora, a corona, or the structure of an animal
Observation is the action or process of carefully watching someone or something. careful observation of the movement of the planets In hospital she'll be under observation all the time
{i} act of watching; act of looking; act of paying attention; supervision; remark
Observations refer to repeated values of a data variable The rows of a column represent the observations
gözlem
{i} observation

Tom was kept in the hospital overnight for observation. - Tom geceleyin gözlem için hastanede tutuldu.

He has an acute sense of observation. - O güçlü bir gözlem duygusuna sahiptir.

gözlem
observer
gözlem
(Askeri) observation helicopter
gözlem
{i} observing

Waiting, observing, and keeping silent can avoid many wars. - Beklemek, gözlemek ve sessiz kalmak birçok savaşı önleyebilir.

Tom was observing the sky with his telescope when he discovered a mysterious new object. - Tom gizemli yeni bir nesne keşfettiğinde teleskobuyla gökyüzünü gözlemliyordu.

gözlem
sighting
gözlem
survey
gözlem
investigation

Am I under investigation now? - Şimdi gözlem altında mıyım?

gözlem
scopy
gözlem
(Nükleer Bilimler) observe

This is a time of year when people get together with family and friends to observe Passover and to celebrate Easter. - Bu, Hamursuz bayramını gözlemlemek ve Paskalyayı kutlamak için insanların aileleri ve arkadaşlarıyla bir araya geldiği, yılın bir zamanıdır.

Tom likes to observe the people walking by. - Tom yürüyen insanları gözlemlemeyi sever.

gözlem
observations

Brahe made many observations of the stars. - Brahe yıldızlarla ilgili birçok gözlemler yaptı.

Clyde made very detailed drawings of his telescopic observations of Jupiter and Mars. - Clyde, Jüpiter ve Marsla ilgili teleskopik gözlemlerinin çok detaylı çizimlerini yaptı.

التركية - التركية

تعريف gözlemde في التركية التركية القاموس.

Gözlem
rasat
Gözlem
observasyon
Gözlem
müşahede
gözlem
Bir yazı veya eseri yazmaya başlamadan önce konusuyla ilgili gerekli bilgi, deney, inceleme ve araştırma yapma işi
gözlem
İnceleme sonucu elde edilen değer, müşahede
gözlem
Bir nesnenin, olayın veya bir gerçeğin, niteliklerinin bilinmesi amacıyla, dikkatli ve planlı olarak ele alınıp incelenmesi, müşahede
gözlem
Çeşitli araç ve gereçlerin yardımıyla olayların sebeplerini bilmek için uygulanan bilimsel yöntem
gözlem
Bir nesnenin, olayın veya bir gerçeğin, niteliklerinin bilinmesi amacıyla, dikkatli ve planlı olarak ele alınıp incelenmesi, müşahede: "Onun romanları düş gücüne değil, gözlem gücüne dayanır."- S. Birsel. İnceleme sonucu elde edilen değer, müşahede. Çeşitli araç ve gereçlerin yardımıyla olayların sebeplerini bilmek için uygulanan bilimsel yöntem
gözlem
Bir gök cismini veya olayını çıplak gözle veya bir araç yardımıyla izleyerek görülen değerleri tespit etme işlemi, rasat
gözlemde
المفضلات