I have to take the chance.
- Göze almak zorundayım.
I wouldn't want to take the chance.
- Bunu göze almak istemem.
I have to take the chance.
- Göze almak zorundayım.
I wouldn't want to take the chance.
- Bunu göze almak istemem.
Even though it meant risking danger, he decided to go there.
- Bu, tehlikeyi göze almak anlamına gelse bile, o oraya gitmeye karar verdi.
I didn't want to risk a misunderstanding.
- Bir yanlış anlaşılmayı göze almak istemiyorum.