görmüş

listen to the pronunciation of görmüş
التركية - الإنجليزية
seen

Tom must have seen Mary when he visited Boston. - Tom Boston'u ziyaret ettiğinde Mary'yi görmüş olmalı.

Jody looks as if she had seen a ghost. - Jody sanki bir hayalet görmüş gibi görünüyor.

seen of
görmüş geçirmiş
experienced
görmüş geçirmiş
ripe
görmüş geçirmiş
experienced, worldly-wise
görmüş geçirmiş
seasoned
görmüş geçirmiş kimse
a man/woman of the world
görmüş geçirmiş olmak
to have been around
gör
saw

I saw my Twitter account suspended after a while. - Bir müddet sonra Twitter hesabımın askıya alındığını gördüm.

Yesterday I went to Denizli and I saw a rooster near the coop. - Dün ben Denizli'ye gittim ve kümesin yakınında bir horoz gördüm.

umur görmüş
experienced
görmüş geçirmiş
(Konuşma Dili) advanced in years
görmüş geçirmiş
(Konuşma Dili) have been around
zarar görmüş
damaged

The roof was damaged by the storm. - Çatı fırtınadan zarar görmüştü.

I tried to repair his damaged prestige. - Zarar görmüş itibarını tamir etmeye çalıştım.

zarar görmüş
wrecked
zarar görmüş
disadvantaged
gör
{f} sighted
gör
{f} seeing

Seeing that she was not excited at the news, she must have known it. - O, habere heyecanlanmadığına göre, onu önceden biliyor olmalı.

I'm looking forward to seeing you this April. - Bu nisanda seni görmeye can atıyorum.

gör
see

Love is seeing her in your dreams. - Aşk onu rüyalarında görmektir.

I want to see you before you go. - Sen gitmeden önce seni görmek istiyorum.

gör
{f} seen

I've never seen such a wonderful sunset. - Böyle harika bir günbatımı hiç görmemiştim.

I have not seen him lately. - Son zamanlarda onu görmedim

gör
{f} view

The view of the Earth from the Moon is one of the iconic images of the 20th century. - Dünya'nın Ay'dan görüntüsü, 20. yüzyılın ikonik resimlerinden birisidir.

Their view of life may appear strange. - Onları hayat görüşü acayip görünebilir.

gör
catch sight of

He happened to catch sight of a rare butterfly. - Tesadüfen nadir bir kelebeği gördü.

gör
{f} sight

She stood astonished at the sight. - Görünüşte şaşırmış gibi duruyordu.

The sight of fresh lobster gave me an appetite. - Taze ıstakozun görünüşü iştahımı açtı.

gör
{f} viewing

Image Viewer is an image viewing software. This software is a very small program. This software has basic functions only. This is translatable by Tatoeba Project users. - Image Viewer bir resim görüntüleme yazılımıdır. Bu yazılım çok küçük bir programdır. Bu yazılımda sadece basit fonksiyonlar var. Bu, Tatoeba Project kullanıcıları tarafından çevrilebilir.

görmüş geçirmiş
sophisticated
işlem görmüş
treated
işlem görmüş ürün
(Ticaret) compensating product
acı görmüş
who has suffered
besmele görmüş şeytana dönmek
colloq . to be frightened to death
eyyam görmüş/sürmüş
(one) who has seen better days
eziyet görmüş
persecuted
gün görmüş
1. (someone) who has seen better days. 2. experienced
gün görmüş
worldly-wise
imar görmüş arsa
(İnşaat) developed site
iyi gün görmüş
(someone) who knows what prosperity is, who has enjoyed prosperous times
mektep medrese görmüş
educated
savaş görmüş
warworn
savaş görmüş
seasoned
savaş görmüş asker
seasoned soldier
suçlu muamelesi görmüş
criminalized
tahsil görmüş sınıf
clerisy
zarar görmüş
injured
öğrenim görmüş
educated
التركية - التركية
Görme işini yapmış olan
Görmüş geçirmiş
barandide
sonradan görmüş
Sonradan zenginleşmiş kimse
görmüş
المفضلات