görgücü

listen to the pronunciation of görgücü
التركية - الإنجليزية
empiricist
empiristic
görgü
good manners

I was appalled by her lack of good manners. - Onun görgü yokluğu yüzünden dehşete düştüm.

You can teach good manners to children without resorting to punishment. - Cezaya başvurmadan çocuklara görgü öğretebilirsiniz.

görgü
manners

I'm going to have to teach you all some manners! - Sana bazı görgü kurallarını öğretmek zorunda kalacağım!

By studying overseas, students can come into contact with other manners and customs. - Yurt dışında eğitim görerek, öğrenciler diğer görgü ve gelenekler ile temas kurabilirler.

görgü
cultivation
görgü
good manners, breeding
görgü
manners, etiquette; experience
görgü
breeding
görgü
convenances
görgü
etiquette

There's proper etiquette for everything, even an orgy. - Her şey için görgü kuralı vardır, hatta bir seks partisinin bile.

görgü
Grace
görgü
witnessing, having seen something personally
görgü
manner

Who taught them table manners? - Masa görgüsünü onlara kim öğretti?

I was appalled by her lack of good manners. - Onun görgü yokluğu yüzünden dehşete düştüm.

التركية - التركية

تعريف görgücü في التركية التركية القاموس.

Görgü
terbiye
Görgü
tecrübe
Görgü
adap
görgü
Bir toplum içinde var olan ve uyulması gereken saygı ve incelik kuralları, terbiye, adabımuaşeret
görgü
Bir toplum içinde var olan ve uyulması gereken saygı ve incelik kuralları, terbiye, adabımuaşeret: "İçinde yaşadığımız aynı çevre, aynı görgü, beni tamamıyla onlara benzetmiyor."- O. C. Kaygılı
görgü
Görmüş olma durumu
görgü
Bir kimsenin, yaşayarak ve deneyerek elde ettiği birikim, deneyim
görgücü
المفضلات