görevlilik

listen to the pronunciation of görevlilik
التركية - الإنجليزية
being in charge, on duty, or responsible
being an official, being a functionary
görev
job

Taking care of the baby is my job. - Bebeğin bakımı benim görevim.

Tom assigned Mary to do the job. - Tom işi yapması için Mary'yi görevlendirdi.

görev
task

The trainee could hardly bear the burden of the task. - Stajyer, görevin yüküne dayanamadı.

You must carry the task through to the end. - Sonuna kadar görevi taşımalısın.

görev
duty

One must do one's duty. - İnsan görevini yapmalı.

Each person has a duty to do. - Her insanın yapacak bir görevi vardır.

görev
assignment

I was abroad on an assignment. - Ben bir görev için yurt dışındaydım.

Can I give you the assignment? - Sana görev verebilir miyim?

görev
work

Tom worked as a gas station attendant. - Tom bir benzin istasyonu görevlisi olarak çalıştı.

The social worker was asked to follow up the information about the Stevenson family. - Sosyal görevliden Stevenson ailesi hakkındaki bilgiyi takip etmesi istedi.

görev
mission

He accomplished his mission. - O görevini yerine getirdi.

Tom was in favor of aborting the mission. - Tom görevin durdurulmasından yanaydı.

görev
{i} function

We can't function like this. - Böyle görev yapamayız.

görev
office

I was given the task of cleaning the office. - Bana ofisi temizleme görevi verildi.

The politician was removed from office. - Politikacı görevden alındı.

görev
competence
görev
employ

Linda was employed as a flight attendant. - Linda uçuş görevlisi olarak işe alındı.

While employed at the bank, he taught economics at college. - Bankada görevlendirildiğinde ,kolejde ekonomi öğretti.

görev
obligation
görev
post

The president appointed each man to the post. - Genel müdür her bir adamı görevine atadı.

He resigned his post on account of illness. - O, hastalık nedeniyle görevinden istifa etti.

görev
capacity
görev
vocation
görev
berth
görev
official duty
görev
labour
görev
(Havacılık) subtask
görev
trust

The Board of Trustees voted to divest the organization's overseas holdings. - Mütevelli Yönetim kurulu yurt dışı holdingleri görevden almak için oy kullandı.

görev
engagement
görev
(Ticaret) ministry
görev
(Dilbilim) tasks

We don't have problems. We only have tasks. - Bizim sorunlarımız yok. Yalnızca görevlerimiz var.

Tom has a great talent for the assignment of tasks. - Tom'un görev dağılımı için büyük bir yeteneği var.

görev
part

Tom has already done his part. - Tom zaten görevini yaptı.

I try to do my part to help the community. - Topluma yardımcı olmak için görevimi yapmaya çalışıyorum.

görev
service

Sami finished his two years of military service. - Sami iki yıllık askerlik görevini bitirdi.

I had my military service in Ankara. - Askerlik görevimi Ankara'da yaptım.

görev
commission

A friend of mine commissioned a well-known artist to paint a portrait of his wife. - Arkadaşlarımdan biri iyi-tanınmış bir sanatçıyı onun karısının portresini yapması için görevlendirdi.

He has received a commission as a naval officer. - O bir deniz subayı olarak bir görev aldı.

görev
onus
görev
position

He is seeking a new position. - Yeni bir görev arıyor.

My uncle retired from teaching last year, but he still managed to hang onto a position at the university. - Amcam geçen yıl öğretmenlikten emekli oldu, fakat üniversitede bir görevi hâlâ sürdürebiliyordu.

görev
place

You must put up with your new post for the present. I'll find you a better place one of these days. - Şu an için yeni görevinize katlanmalısın. Sana bugünlerden birinde daha iyi bir yer bulacağım.

görev
appointment
görev
workings
görev
law jurisdiction
görev
duty, task, assignment, charge; appointment; mission, service, commission; function
görev
situation
görev
devoir
görev
stint
görev
(Hukuk) office, task
görev
official work, office
görev
incumbency
görev
job, employment, function
görev
business

My elder brother got a position in a big business. - Ağabeyim büyük bir ticari kuruluşta görev yapıyor.

görev
employment
görev
billet
görev
charge

Tom hasn't been officially charged. - Tom resmi olarak görevlendirilmedi.

The boss put me in charge. - Patron beni görevlendirdi.

görev
piece of work
görev
physiol., gram., (Matematik) function
التركية - التركية
Resmî iş
Görevli olma durumu, memurluk
Görev
vazife
Görev
fonksiyon
görev
Bir nesne veya bir kimsenin yaptığı iş; iş görme yetisi, fonksiyon
görev
Bir organ veya hücrenin yaptığı iş
görev
Bir nesne veya bir kimsenin yaptığı iş. İş görme yetisi, fonksiyon
görev
Bir cümlede bir dil biriminin öbür birimlerle ilişkisi aracılığıyla yerine getirdiği iş
görev
Bir değerin başka değerlerle olan ilişkisi
görev
Resmî iş, vazife: "Cavit Bey, görevi ona verdiği gün, Abdi Bey çok sevinmişti."- A. İlhan