Tom worked as a gas station attendant.
- Tom bir benzin istasyonu görevlisi olarak çalıştı.
I work as a museum attendant.
- Bir müze görevlisi olarak çalışıyorum.
There was only one warden on duty when the riot started.
- İsyan başladığında sadece görevli tek müdür vardı.
In the late 1950's, my mother wanted to buy a bottle of rum, and the clerk at the Ontario liquor store asked her, whether she had a note from her husband.
- 1950'lerin sonlarında annem bir şişe rom almak istemiş, ve Ontario tekel bayiindeki görevli ona kocasının yazılı izninin olup olmadığını sormuş.
Tom is the chief compliance officer.
- Tom baş uyum görevlisi.
Tom is a security officer.
- Tom bir güvenlik görevlisidir.
The police officer on duty sensed an elderly man coming up behind him.
- Görevli memur arkasından yaşlı bir adamın geldiğini hissetti.
The guard was on duty all night.
- Güvenlik görevlisi gece boyunca görevdeydi.
Museum officials think that ETA will not harm the museum in the future.
- Müze görevlilerine göre ETA gelecekte müzeye zarar vermeyecek.
A customs official asked me to open my suitcase.
- Bir gümrük görevlisi, bavulumu açmamı istedi.
Taking care of the baby is my job.
- Bebeğin bakımı benim görevim.
My job is dull and boring.
- Benim görevim donuk ve sıkıcı.
He needed more time to complete the task.
- Görevi tamamlamak için daha fazla zamana ihtiyacı vardı.
You should give this task to some other person.
- Bu görevi başka bir kişiye vermelisin.
Each person has a duty to do.
- Her insanın yapacak bir görevi vardır.
I will do my duty to the best of my ability.
- Yeteneğimin en iyisine göre görevimi yapacağım.
I was abroad on an assignment.
- Ben bir görev için yurt dışındaydım.
I was out of town on an assignment.
- Ben bir görev için kasaba dışındaydım.
The social worker was asked to follow up the information about the Stevenson family.
- Sosyal görevliden Stevenson ailesi hakkındaki bilgiyi takip etmesi istedi.
Mr Tom Jones has agreed to serve as the project leader for this new work item.
- Bay Tom Jones bu yeni iş için proje lideri olarak görev yapmayı kabul etti.
Tom was in favor of aborting the mission.
- Tom görevin durdurulmasından yanaydı.
He accomplished his mission.
- O görevini yerine getirdi.
We can't function like this.
- Böyle görev yapamayız.
The police officer on duty sensed an elderly man coming up behind him.
- Görevli memur arkasından yaşlı bir adamın geldiğini hissetti.
He resigned from his office.
- O görevinden istifa etti.
He is employed in a bank.
- O, bir bankada görevlidir.
While employed at the bank, he taught economics at college.
- Bankada görevlendirildiğinde ,kolejde ekonomi öğretti.
He was advanced to a managerial post.
- O, idari bir göreve yükseltildi.
No one doubts her fitness for the post.
- Onun görev için uygunluğundan hiç kimsenin kuşkusu yok.
The Board of Trustees voted to divest the organization's overseas holdings.
- Mütevelli Yönetim kurulu yurt dışı holdingleri görevden almak için oy kullandı.
Did you do your tasks?
- Sen görevlerini yaptın mı?
For certain tasks, my computer can be very useful.
- Belli görevler için bilgisayarım çok yararlı olabilir.
I plan on doing my part.
- Görevimi yapmayı planlıyorum.
Tom has already done his part.
- Tom zaten görevini yaptı.
I had my military service in Ankara.
- Askerlik görevimi Ankara'da yaptım.
Sami finished his two years of military service.
- Sami iki yıllık askerlik görevini bitirdi.
He has received a commission as a naval officer.
- O bir deniz subayı olarak bir görev aldı.
A friend of mine commissioned a well-known artist to paint a portrait of his wife.
- Arkadaşlarımdan biri iyi-tanınmış bir sanatçıyı onun karısının portresini yapması için görevlendirdi.
A big title does not necessarily mean a high position.
- Büyük bir unvan mutlaka yüksek bir görev anlamına gelmez.
My elder brother got a position in a big business.
- Ağabeyim büyük bir ticari kuruluşta görev yapıyor.
You must put up with your new post for the present. I'll find you a better place one of these days.
- Şu an için yeni görevinize katlanmalısın. Sana bugünlerden birinde daha iyi bir yer bulacağım.
My elder brother got a position in a big business.
- Ağabeyim büyük bir ticari kuruluşta görev yapıyor.
Who put you in charge?
- Seni kim görevlendirdi?
Tom is still officially in charge.
- Tom hâlâ resmî olarak görevde.
The social worker was asked to follow up the information about the Stevenson family.
- Sosyal görevliden Stevenson ailesi hakkındaki bilgiyi takip etmesi istedi.