Care has made her look ten years older.
- Bakım onun görünüşünü on yaş büyük yaptı.
You shouldn't judge a person by his looks.
- Bir kişiyi görünüşüyle yargılamamalısın.
His appearance and behavior made me ashamed of him.
- Onun görünüşü ve davranışı beni ondan utandırdı.
Naoto takes after his father in appearance.
- Naoto görünüş olarak babasına benziyor.
The sight of fresh lobster gave me an appetite.
- Taze ıstakozun görünüşü iştahımı açtı.
The sight of blood made her excited.
- Kanın görünüşü onu heyecanlandırdı.
On the face of it, nothing could be more reasonable.
- Dış görünüşe bakılırsa, hiçbir şey daha makul olamazdı.
You can save face with a happy smile.
- Mutlu bir gülümsemeyle görünüşü kurtarabilirsiniz.
The Japanese are often criticized for being inward looking and insufficiently international in their outlook.
- Japonya görünüşte içe dönük ve yetersiz uluslararası yapıya sahip olduğundan dolayı sık sık eleştirilmektedir.
This problem seems to be easy on the surface, but it's really difficult.
- Bu sorun görünüşte kolay gibi görünüyor ama o gerçekten zor.
He seems like a softy on the surface, but at the core he's got an iron will that makes him an extremely tough negotiator.
- Dış görünüşte bir sümsük gibi görünüyor. Fakat özünde onu zorlu bir delege yapan sağlam bir iradesi var.
Looks like you didn't study much for the test.
- Görünüşe bakılırsa sınava çok çalışmadın.
She is sensitive about her looks.
- Görünüşü hakkında duyarlıdır.
Don't be fooled by appearances.
- Dış görünüşlere aldanmayın.
Don't judge a person by his appearance.
- İnsanları dış görünüşüyle yargılamayın.
The girl appeared sick.
- Kız hasta görünüyordu.
Is it possible to reproduce 70 copies of your report which appeared in the November issue of The Network and distribute them to our agents?
- The Network'ün kasım meselesinde görünen raporunun 70 kopyasını üretmek ve onları ajanlarımıza dağıtmak mümkün mü?
Your suggestion seems reasonable.
- Önerin mantıklı görünüyor.
Your plan seems better than mine.
- Senin planın benimkinden daha iyi görünüyor.
Seemingly impossible things sometimes happen.
- Görünüşte imkansız şeyler bazen olur.
The world is a place of seemingly infinite complexity.
- Dünya görünüşte sonsuz karmaşanın olduğu bir yer.
Writers such as novelists and poets don't seem to benefit much from the advance of science.
- Romancılar ve şairler gibi yazarlar bilimin avantajından çok fazla yararlanıyor gibi görünmüyorlar.
Tom and Mary seem to be suited for each other.
- Tom ve Mary birbirleri için uygun görünüyorlar.
He seems like a softy on the surface, but at the core he's got an iron will that makes him an extremely tough negotiator.
- Dış görünüşte bir sümsük gibi görünüyor. Fakat özünde onu zorlu bir delege yapan sağlam bir iradesi var.