görüşürüz

listen to the pronunciation of görüşürüz
التركية - الإنجليزية
See you later

I'll see you later at home. - Daha sonra evde görüşürüz.

Perfect! See you later. - Mükemmel! Sonra görüşürüz.

ta ta
see you

See you again tomorrow. - Yarın tekrar görüşürüz.

I'll see you at lunch. - Öğle yemeğinde görüşürüz.

(Ekonomi) good by
görüş
view

Their view of life may appear strange. - Onları hayat görüşü acayip görünebilir.

Take a liberal view of young people. - Genç insanların özgürlükçü görüşünü al.

görüş
remark

Please keep your cynical remarks to yourself. - Alaycı görüşlerini kendine saklamanı rica ediyorum.

Don't take his remarks too literally. - Onun görüşlerini harfiyen almayın.

görüş
(Hukuk) opinion

The staff exchanged frank opinions in the meeting. - Personel toplantıda samimi bir görüş alışverişinde bulunmuştur.

In that respect, my opinion differs from yours. - O bakımdan benim görüşüm sizinkinden farklıdır.

görüş
{i} notion

He had a notion that she was very angry with him. - Onun ona çok kızgın olduğu hususunda bir görüşü vardı.

görüş
sight

I fell in love with her on first sight. - Ben ilk görüşte ona âşık oldum.

She fell in love with him at first sight. - İlk görüşte ona âşık oldu.

görüş
concept

Unfortunately, many Russian citizens have inadequate conception of what is happening in Kyiv. - Ne yazık ki, birçok Rus vatandaşı Kiev'de olanlar hakkında yetersiz görüş sahibidir.

görüş
aspect
görüş
conviction

Our opinion is an idea which we have; our conviction an idea which has us. - Bizim görüşümüz sahip olduğumuz bir fikirdir; inancımız bize sahip olan bir fikirdir.

It is hard to live up to your convictions. - Senin görüşlerine göre yaşamak zor.

görüş
sight; point of view, standpoint; outlook; opinion
görüş
ism
görüş
{i} outlook

There seems to be a difference in outlook between us. - Aramızdaki görüş açısında bir fark var gibi görünüyor.

görüş
tenet
görüş
{i} feeling
görüş
submission
görüş
outlook on
görüş
dictum
görüş
thinking

I love our little jokes and I'm quite jealous of your thinking and views on things. - Ben küçük esprileri seviyorum ve senin şeyler üzerinde düşünceni ve görüşlerini oldukça kıskanıyorum.

görüş
eyesight

My eyesight is beginning to fail. - Görüş yeteneğim bozulmaya başlıyor.

I have normal eyesight. - Ben normal görüşe sahibim.

görüş
(Ticaret) opininon
görüş
practice

I'll see you after practice. - Uygulamadan sonra görüşürüz.

See you at band practice. - Bando uygulamasında görüşürüz.

görüş
counsel
görüş
prospect
görüş
stance

Many people uphold the stance that 95% of DNA is junk. - Birçok kişi DNA'nın % 95'inin önemsiz olduğu görüşünü savunur.

görüş
(Politika, Siyaset) perspective
görüş
estimate
görüş
(Ticaret) consideration

An option is now under consideration. - Bir seçenek şimdi görüşülmekte.

görüş
(Bilgisayar) feedback
yine görüşürüz
see you later
görüş
judgment
görüş
idea

His ideas are quite different from mine. - Görüşleri benimkinden çok farklı.

Frankly speaking, I don't like your idea. - Açıkçası, senin görüşünü sevmiyorum.

görüş
conception

Unfortunately, many Russian citizens have inadequate conception of what is happening in Kyiv. - Ne yazık ki, birçok Rus vatandaşı Kiev'de olanlar hakkında yetersiz görüş sahibidir.

görüş
confer with

If you have some troubles, I recommend you confer with him. - Bazı sıkıntılarınız varsa onunla görüşmenizi öneririm.

I must confer with my colleagues on the matter. - Meseleyle ilgili meslektaşlarımla görüşmeliyim.

görüş
thought

I thought if I broke up with you, I'd never have to see you again. - Seninle ilişkiyi bitirseydim, seninle tekrar görüşmek zorunda kalmayacağımı sandım.

I thought we came here to discuss a new deal. - Yeni bir anlaşmayı görüşmek için buraya geldiğimizi düşündüm.

görüş
slant
görüş
point of view

I fully agree with your point of view. - Görüşüne tamamen katılıyorum.

She is open to people who have a different point of view. - O, farklı görüşten insanlara açık.

görüş
confer on
görüş
observation
görüş
contention
görüş
{i} viewing
görüş
attitude
görüş
assess
görüş
standpoint
görüş
discernment
görüş
{i} argument

Your argument is not based in fact. - Görüşün gerçeğe dayalı değil.

The essential points of my argument have been expressed in the preceding pages. - Benim görüşümün temel noktasını önceki sayfalarda ifade ettim.

görüş
horizon

Death is only a horizon. And a horizon is just the edge of our field of view. - Ölüm sadece bir ufuktur. Ve bir ufuk sadece görüş alanımızın sınırıdır.

Death is only a horizon, and a horizon is nothing save the limit of our sight. - Ölüm sadece bir ufuktur ve bir ufuk bizim görüş limitimiz hariç hiçbir şeydir.

görüş
opinion of
görüş
{i} case

In their case, it was love at first sight. - Onların durumunda, bu ilk görüşte aşktı.

The judge told the jury not to discuss the case. - Yargıç jüriye davayı görüşmemesini söyledi.

Sonra görüşürüz
See you later
görüş
optical
görüş
seeing, sight
görüş
estimation
görüş
eye

I don't see eye to eye with my father. - Babamla aynı görüşü paylaşmıyorum.

I have normal eyesight. - Ben normal görüşe sahibim.

görüş
sentiments
görüş
faculty of sight, vision
görüş
genius

He is a genius in his own opinion. - Kendi görüşüne göre o bir deha.

görüş
visibility

Due to limited visibility navigation may be difficult. - Sınırlı görüş nedeniyle yolculuk zor olabilir.

Visibility was severely restricted in the heavy fog. - Görüş yoğun siste ciddi olarak sınırlı idi.

görüş
opinion, view
görüş
visit, visitation (to a prison, hospital, etc.)
görüş
position

The president stated his position on the issue. - Başkan konuyla ilgili kişisel görüşünü belirtti.

görüş
interest

We'd all be interested in hearing your opinion. - Görüşünü duymaya hepimiz ilgi duyardık.

Only your narrow-minded ideas are interesting. - Sadece senin dar görüşlü fikirlerin ilginç.

görüş
optic
görüş
visual

I'm afraid my visual field has narrowed. - Maalesef görüş alanım daraldı.

görüş
vision , sight
görüş
vision

Tom has 20/20 vision. - Tom'un yirmide yirmi görüşü var.

I adjusted the telescope to my vision. - Görüşüme göre teleskobu ayarladım.

görüş
apprehension
görüş
{f} interview

I have a job interview at two o'clock tomorrow afternoon. - Yarın öğleden sonra ikide bir iş görüşmem var.

He was the first man I interviewed for the job. - İş için görüştüğüm ilk adamdı.

görüş
viewpoint

From an objective viewpoint, his argument was far from rational. - Objektif olarak bakınca, onun görüşleri rasyonalizmden epey uzak.

görüş
discussing

Tom and Mary are discussing the situation. - Tom ve Mary durumu görüşüyorlar.

The committee is discussing social welfare. - Kurul sosyal yardımı görüşüyor.

التركية - التركية
görüşürüz
المفضلات