تعريف görüş(mek) في التركية الإنجليزية القاموس.
- pow wow
- discussing
- görüş
- view
His parents' view was that he was wasting his earnings on a silly girl.
- Ebeveynlerinin görüşü onun kazandıklarını aptal bir kıza harcamasıydı.
Take a liberal view of young people.
- Genç insanların özgürlükçü görüşünü al.
- görüş
- (Hukuk) opinion
In that respect, my opinion differs from yours.
- O bakımdan benim görüşüm sizinkinden farklıdır.
The staff exchanged frank opinions in the meeting.
- Personel toplantıda samimi bir görüş alışverişinde bulunmuştur.
- görüş
- sight
The man fell in love at first sight.
- Adam ilk görüşte âşık oldu.
I fell in love with her on first sight.
- Ben ilk görüşte ona âşık oldum.
- görüş
- concept
Unfortunately, many Russian citizens have inadequate conception of what is happening in Kyiv.
- Ne yazık ki, birçok Rus vatandaşı Kiev'de olanlar hakkında yetersiz görüş sahibidir.
- görüş birliği
- (Hukuk) concensus
- görüş
- aspect
- görüş
- conviction
Our opinion is an idea which we have; our conviction an idea which has us.
- Bizim görüşümüz sahip olduğumuz bir fikirdir; inancımız bize sahip olan bir fikirdir.
It is hard to live up to your convictions.
- Senin görüşlerine göre yaşamak zor.
- görüş
- sight; point of view, standpoint; outlook; opinion
- görüş
- notion
He had a notion that she was very angry with him.
- Onun ona çok kızgın olduğu hususunda bir görüşü vardı.
- görüş alanı dışındaki
- out of sight
- görüş mesafesi
- visibility
- gözün görüş alanını ölçen alet
- perimeter
- görüş
- horizon
Death is only a horizon. And a horizon is just the edge of our field of view.
- Ölüm sadece bir ufuktur. Ve bir ufuk sadece görüş alanımızın sınırıdır.
Death is only a horizon, and a horizon is nothing save the limit of our sight.
- Ölüm sadece bir ufuktur ve bir ufuk bizim görüş limitimiz hariç hiçbir şeydir.
- görüş ayrılığı
- Dissidence
- görüş birliği
- Consensus
- görüş farkı
- difference of opinion
- görüş
- optical
- görüş
- seeing, sight
- görüş
- case
In their case, it was love at first sight.
- Onların durumunda, bu ilk görüşte aşktı.
Sami wanted to discuss a case with Layla.
- Sami, Leyla ile bir konuyu görüşmek istiyordu.
- görüş
- estimation
- görüş
- feeling
- görüş
- eye
I have poor eyesight.
- Benim kötü görüşüm var.
I don't see eye to eye with my father.
- Babamla aynı görüşü paylaşmıyorum.
- görüş
- sentiments
- görüş
- faculty of sight, vision
- görüş
- genius
He is a genius in his own opinion.
- Kendi görüşüne göre o bir deha.
- görüş
- visibility
Visibility was severely restricted in the heavy fog.
- Görüş yoğun siste ciddi olarak sınırlı idi.
Due to limited visibility navigation may be difficult.
- Sınırlı görüş nedeniyle yolculuk zor olabilir.
- görüş
- opinion, view
- görüş
- thought
I thought if I broke up with you, I'd never have to see you again.
- Seninle ilişkiyi bitirseydim, seninle tekrar görüşmek zorunda kalmayacağımı sandım.
I thought we came here to discuss a new deal.
- Yeni bir anlaşmayı görüşmek için buraya geldiğimizi düşündüm.
- görüş
- visit, visitation (to a prison, hospital, etc.)
- görüş
- position
The president stated his position on the issue.
- Başkan konuyla ilgili kişisel görüşünü belirtti.
- görüş
- interest
I find her opinions odd but interesting.
- Onun görüşlerini tuhaf ama ilginç buluyorum.
We'd all be interested in hearing your opinion.
- Görüşünü duymaya hepimiz ilgi duyardık.
- görüş
- argument
A new argument was presented.
- Yeni bir görüş sunuldu.
From an objective viewpoint, his argument was far from rational.
- Objektif olarak bakınca, onun görüşleri rasyonalizmden epey uzak.
- görüş
- optic
- görüş
- outlook
There seems to be a difference in outlook between us.
- Aramızdaki görüş açısında bir fark var gibi görünüyor.
- görüş
- idea
His ideas are quite different from mine.
- Görüşleri benimkinden çok farklı.
Our opinion is an idea which we have; our conviction an idea which has us.
- Bizim görüşümüz sahip olduğumuz bir fikirdir; inancımız bize sahip olan bir fikirdir.
- görüş
- visual
I'm afraid my visual field has narrowed.
- Maalesef görüş alanım daraldı.
- görüş
- vision , sight
- görüş
- vision
I'll check your vision.
- Görüşünü kontrol edeceğim.
My vision's getting worse.
- Benim görüşüm kötüleşiyor.
- görüş
- apprehension
- görüş alanı
- purview
- görüş alanı
- ken
The whereabouts of Ken's notorious dog is an issue well beyond Ken's ken.
- Ken'in adı çıkmış köpeğinin nerede olduğu Tom'un görüş alanının çok ötesinde bir sorun.
- görüş alanı
- view
Death is only a horizon. And a horizon is just the edge of our field of view.
- Ölüm sadece bir ufuktur. Ve bir ufuk sadece görüş alanımızın sınırıdır.
The ship soon came into view.
- Gemi yakında görüş alanına girdi.
- görüş alanı içinde
- within range of vision
- görüş alış verişi
- (Hukuk) exchange of views
- görüş alışverişinde bulunmak
- to consult (with sb)
- görüş ayrılığı
- difference of opinion, divergence
- görüş ayrılığı/farkı
- difference of opinion
- görüş açısı
- angle of sight, angle of vision
- görüş açısı
- standpoint
- görüş açısı
- angle of vision
- görüş açısı
- 1. angle of vision, range of vision. 2. point of view
- görüş açısı
- angle
- görüş açısı
- visual angle
- görüş belirtmek
- opine
- görüş bildirgesi
- (Hukuk) report of opinions
- görüş birliği
- agreement, consensus
- görüş birliği
- oneness
- görüş hattı
- line of sight
- görüş hattı
- bearing line
- görüş hattı ötesinde
- (Askeri) beyond line of sight
- görüş keskinliği
- visual acuity
- görüş mesafesi
- eyeshot
- görüş mesafesi
- line of sight
- görüş mesafesi
- visibility distance
- görüş mesafesi dışında
- (Askeri) beyond visual range
- görüş netliği
- visibility
- görüş noktası
- viewpoint
- görüş noktası
- standpoint
- görüş sahası
- (Askeri) field of view
- görüş uzaklığı
- eyesight
- görüş uzaklığı
- sighting distance
- görüş şartları
- visibility conditions
- ortak görüş
- consensus
- bildirilen görüş
- submission
- ikinci görüş
- (Pisikoloji, Ruhbilim) second opinion
- ileri görüş
- foresight
- ilk görüş
- first sight
Did you fall in love with her at first sight?
- İlk görüşte ona âşık oldun mu?
The man fell in love at first sight.
- Adam ilk görüşte âşık oldu.
- olumlu görüş
- (Ticaret) unqualified opinion
- pist görüş mesafesi
- (Havacılık) runway visual range
- siyasi görüş
- political view
- temiz görüş
- (Askeri) clear vision
- yakın görüş
- close up
- genel görüş
- (deyim) Common wisdom
- (hava) (askeri (mil) olarak) görüş, miktar (bulut); (bulut yüksekliği) tavan (bi
- (Askeri) (weather) visibility (in miles), amount (of clouds, in eighths), (height of cloud) top (in thousands of feet), (height of cloud) base (in thousands of feet)
- acil durum düşük görüş yaklaşımı
- (Askeri) emergency low visibility approach
- açık görüş uçuşu
- contact flight
- barış görüş olmak
- to make peace with one another, become reconciled, make up
- bilimsel görüş
- scientific perspective
- bilimsel görüş
- scientific outlook
- bilimsel görüş
- scientific opinion
- bilimsel görüş
- scientific view
- birleştirilmiş başlık ve görüntü görüş sistemi (Kara Kuvvetleri)
- (Askeri) integrated helmet and display sight system (Army)
- dini görüş
- religious opinion
- direkt görüş periskobu
- (Askeri) direct view optics telescope
- düşük görüş mesafesi
- low visibility
- düşünce / görüş alışverişi
- (Hukuk) exghange of views
- felsefi görüş
- philosophical view
- gece görüş cihazı
- (Askeri) night vision device
- gece görüş gözlüğü
- (Askeri) night vision goggle
- gece görüş sistemi
- (Askeri) night vision system
- geliştirilmiş görüş alanı
- (Askeri) extended line of sight
- genel görüş
- panoramic sight
- genel görüş
- Zeitgeist
- geniş görüş açılı ön cam
- panoramic windshield
- geniş görüş sağlayan nokta
- vantage point
- hakim görüş
- (Meteoroloji) prevailing visibility
- ikici görüş
- (Hukuk) dualism
- ileri görüş
- foresight, prescience
- iradeci görüş
- (Hukuk) voluntarist doctrine
- jeopolitik görüş
- (Politika, Siyaset) geopolitical concept
- kimyasal görüş
- (Kimya) chemical vision
- kişisel görüş
- private view
- kırmızı görüş
- (Askeri) redout
- kızıl ötesi görüş
- (Askeri) forward looking infra-red
- liberal görüş
- (Politika, Siyaset) liberal thought
- objektivist görüş
- (Hukuk) objectivist doctrine
- olumsuz görüş
- (Politika, Siyaset) adverse opinion
- orta vadeli görüş açısı
- (Hukuk) in a medium perspective
- pilot gece görüş sistemi
- (Askeri) pilot night vision system
- pist görüş kayıt cihazı
- (Askeri) runway visibility recorder
- politik görüş
- politics
Because it is politics that has caused this war, making the war our everyday reality.
- Savaşı gündelik gerçeklik yaparak, bu savaşa sebep olan politik görüştür.
- seviye görüş camı
- level sight glass
- siyasi görüş
- politics
- soyut görüş
- abstract idea
- sıfır görüş
- (Meteoroloji) whiteout
- sınırsız görüş
- (Havacılık) unlimited visibility
- tam görüş
- full view
- tanımlama ve radar görüş alanı
- (Askeri) positive identification and radar advisory zone
- tavan ve görüş açık
- (Askeri) ceiling and visibility unlimited
- tekçi görüş
- (Hukuk) (birci) monism
- uygun görüş
- (Hukuk) assent
- yatay görüş
- (Havacılık) horizontal visibility
- yetersiz görüş uzaklığı
- restrictive sight distance
- yüksek görüş mesafesi
- high visibility
- özel görüş
- personal opinion, private opinion
- üstten görüş
- high-angle shot
- ılımlı politik görüş
- center
- ılımlı politik görüş
- centre [Brit.]
- şahsi görüş
- say so
- şahsi görüş
- personal conviction
- şahsi görüş
- private view