I'm unwilling to do that.
- Onu yapmaya gönülsüzüm.
The problem is Tom's complete unwillingness to negotiate.
- Sorun, Tom'un görüşmeye tamamen gönülsüz olması.
Tom seems reluctant to say anything.
- Tom bir şey söylemeye gönülsüz gibi görünüyor.
I am reluctant to help him.
- Ona yardım etmek için gönülsüzüm.
Tom smiled halfheartedly.
- Tom gönülsüzce gülümsedi.
He is disinclined towards Christianity.
- O, Hristiyanlığa karşı gönülsüz.
I heartily support you.
- Ben seni gönülden destekliyorum.
Far from eye far from heart.
- Gözden ırak olan, gönülden ırak olur.
He put all his heart and soul into it.
- O canı gönülden yaptı.