تعريف gök في التركية الإنجليزية القاموس.
- sky
The sky has gradually clouded over.
- Gökyüzü yavaş yavaş bulutlandı.
Seen from the sky, the island was very beautiful.
- Gökyüzünden görüldüğünde,ada çok güzeldi.
- celestial
To give names to celestial objects, astronomers use Latin.
- Astronomlar gök nesnelere isim vermek için Latince kullanır.
Tom doesn't know what a star is and what a celestial body is.
- Tom, bir yıldızın ne olduğunu ve bir gök cisminin ne olduğunu bilmiyor.
- sky, heavens, firmament; celestial; blue, azure
- prov. unripe, green (fruit)
- blue, sky-blue, azure; aquamarine
- the blue
What impressed me was the blue sky.
- Beni etkileyen şey mavi gökyüzüdür.
It was like a bolt out of the blue.
- O beklenmeyen bir gök gürültüsü gibiydi.
- firmament
May the firmament not fall upon him.
- Gökkubbe onun üzerine düşmesin.
- heaven
Thousands of stars shone in the heavens.
- Gökyüzünde binlerce yıldız parlıyor.
Many stars shine in the heavens.
- Birçok yıldız gökyüzünde parlıyor.
- heavens
Thousands of stars shone in the heavens.
- Gökyüzünde binlerce yıldız parlıyor.
Suddenly the heavens opened.
- Aniden gökler açıldı.
- gok
- zion
- olympus
- gök gürültülü fırtına
- thunderstorm
Do you like thunderstorms?
- Gök gürültülü fırtınaları sever misin?
Black clouds announced the coming thunderstorm.
- Siyah bulutlar gelen gök gürültülü fırtınayı bildirdi.
- gök gürültüsü
- thunder
There was thunder and lightning last night.
- Dün gece gök gürültüsü ve şimşek vardı.
The thunder frightened the students.
- Gök gürültüsü öğrencileri korkuttu.
- gök mavisi
- cerulean
- gök bilimci
- astronomer
- gök gürlemek
- Thunder
- gök tanrısı
- sky god
- gök yakut da denilen süs taşı
- also called ornamental stone ruby sky
- gök ardıç
- (Tabiat Doğa) (kuş, Fam: karatavukgiller,ardıçkuşugiller) [syn.: gök ardıç, kaya kuşu] blue rock thrush
- gök atlası
- star atlas
- gök aydınlığı
- airglow
- gök birimi
- astronomical unit
- gök cisimleri
- (Hukuk) celestial bodies
- gök delinmek
- to rain cats and dogs
- gök doğan
- hen harrier
- gök ekvatoru
- celestial equator
- gök fizikçisi
- astrophysicist
- gök fiziği
- astrophysics
- gök gözlü
- 1. blue-eyed. 2. malevolent, injurious
- gök günlüğü
- ephemeris
- gök gürlemek
- to thunder
- gök gürlemesi
- thunder, thunderclap
- gök gürlemesi
- thunderclap
- gök gürültülü
- thunderous
- gök gürültülü sağanak
- thunderstorm
- gök gürültülü sağnak yağış
- thundery showers
- gök gürültülü şimşekli ve yağmurlu fırtına
- rain accompanied by thunder
- gök gürültülü şimşekli ve yağmurlu fırtına
- thundershower
- gök gürültüsü
- clap of thunder
- gök gürültüsü gibi
- stentorian
- gök haritası
- uranography
- gök haritası
- celestial map
- gök kandil
- slang very drunk, dead drunk
- gök kubbe
- the blue vault
- gök kubbe
- welkin
- gök kubbe
- canopy of heaven
- gök kubbe
- the vault of heaven
- gök kubbe
- firmament
- gök kubbe
- vault of heaven
- gök kubbe altında
- under the open sky
- gök kuzgun
- roller
- gök lâboratuarı
- Skylab
- gök mavisi
- azure
- gök mavisi
- sky blue
- gök mavisi
- azure blue
- gök mavisi
- sky blue, azure
- gök mekaniği
- celestial mechanics
- gök taşları
- (Hukuk) meteorites
- gök teleskopu
- astronomical telescope
- gök yemiş
- unripe fruit, green fruit
- gök yuvarlağı
- celestial globe
- gök öğleni
- celestial meridian
- gök ırakgörürü
- astronomical telescope
- gökler
- skies
Humans have looked to the skies to find their way since ancient times.
- İnsanlar eski zamanlardan beri kendi yolunu bulmak için göklere baktı.
Death rained from the skies.
- Ölüm göklerden yağdı.
- gök cismi
- celestial body
Tom doesn't know what a star is and what a celestial body is.
- Tom, bir yıldızın ne olduğunu ve bir gök cisminin ne olduğunu bilmiyor.
- gök gürültüsü
- clap
- gök kubbe
- celestial sphere
- gök kubbe
- sphere
- gece gök ışığı
- (Astronomi) night sky light
- gök kubbe
- {i} canopy
- mavi gök
- azure