تعريف future(a) في الإنجليزية التركية القاموس.
- future
- gelecek
Bu problemler yakın gelecekte çözülmüş olacak.
- These problems will be solved in the near future.
Geçmiş sadece bilinir, değişmez. Gelecek ise sadece değişir, bilinmez.
- The past can only be known, not changed. The future can only be changed, not known.
- future
- istikbal
- in the future
- ileride
İleride bir TV sunucusu olmak istiyorum.
- I want to become a TV announcer in the future.
İleride polis olmak istiyor.
- He wants to be a policeman in the future.
- future
- {s} müstakbel
Ben müstakbel karımı görüyorum.
- I see my future wife.
- future
- {i} gelecek zaman
Basit gelecek zaman denilen şey İngilizce sınavında kabul edilse bile, o mevcut değildir.
- It is even becoming accepted even in exam-English that that called simple future tense does not exist.
- future
- (İnşaat) gelecek G
Senin için parlak bir gelecek görüyorum.
- I see a bright future for you.
Gelecek gerçekten parlak görünüyor.
- The future looks really bright.
- future
- (Ticaret) ileri tarihli işlemler
- future in the past
- (Dilbilim) geçmişte gelecek
- future large aircraft
- (Askeri) geleceğin büyük uçağı
- future
- ileriki
- future continuous tense
- sürekli gelecek zaman
- future delivery
- gelecekte teslim
- future delivery
- vadeli teslim
- future perfect continuous tense
- gelecekte bitmiş zamanın sürekli şekli
- future perfect tense
- gelecekte bitmiş zaman
- future tense
- gelecek zaman
Basit gelecek zaman denilen şey İngilizce sınavında kabul edilse bile, o mevcut değildir.
- It is even becoming accepted even in exam-English that that called simple future tense does not exist.
- future arrangement
- Gelecekte düzenleme
- future in-laws
- evlenilecek kişinin aile fertleri
- future perfect
- gelecekteki mükemmel
- future plan
- gelecek planı
- future progressive
- gelecek progressive
- future proof
- geleceğe uyumlu
- future-oriented
- Geleceğe dönük, geleceğe yönelik
- future-proof
- geleceğe dönük
- Future Global Maritime Distress and Safety System
- (Askeri) Gelecek Küresel Denizcilik Tehlike ve Emniyet Sistemi
- Future Years Defense Program
- (Askeri) Gelecek Yılların Savunma Programı G
- future
- ileride teslim edilmek üzere satılan veya satın alman mal
- future
- {i} gelecekte olacak şey
- future
- {i} vadeli sözleşme
- future
- ati
- future
- vadeli işlemler future perf
- future
- {s} ilerideki
- future
- i istikbal
- future
- yarın
- future
- gram gelecek zaman kipi futures i
- future
- ömrün geri kalan kısmı
- future
- i gelecek
- future
- {s} vadeli
Altın vadeli işlemleri hızla yükseldi.
- Gold futures were sharply higher.
- future annual premium
- (Sigorta) gelecekteki yıllık prim
- future commitments
- (Askeri) GÖNDERİLECEK TAHSİSLER: Rapor verme ayı sonunda ilerideki bir tarihte sevki için talimat verilen malzeme miktarları
- future commitments
- (Askeri) gönderilecek tahsisler
- future continuous tense
- (Dilbilim) gelecek zamanda süreklilik
- future debt
- (Ticaret) ileride vücut bulacak borç
- future decision
- gelecek kararı
- future decisions
- gelecek kararları
- future economic benefit
- (Ticaret) gelecekteki ekonomik yarar
- future exchange rate
- (Ticaret) ileriki döviz kuru
- future exchange rate
- (Ticaret) gelecekteki döviz kuru
- future expectation
- gelecek beklentisi
- future life
- ahiret
- future life
- öldükten sonraki yaşam
- future line
- gelişme hattı
- future manipulation
- ileriki manipülasyon
- future perfect
- (Dilbilim) gelecekte bitmişlik
- future plan
- (Askeri) uzun vadeli stratejik plan
- future plan
- (Askeri) UZUN VADELİ STRATEJİK PLAN: Bak. "requirement plan" ve "long range plan"
- future position
- (Askeri) gelecek nokta
- future position
- (Askeri) GELECEK NOKTA: Müteharrik bir hedefe karşı yapılan atışta, merminin uçuş müddeti sonunda, bu hedefin varacağı tahmin edilen nokta
- future shock
- (Sosyoloji, Toplumbilim) gelecek şoku (toffler)
- future trend
- geleceğin trendleri
- concern for the future
- gelecek kaygısı
- concern for the future
- gelecek endişesi
- determine one's future
- geleceğini belirlemek
- determine one's own future
- kendi geleceğini belirlemek
- distant future
- uzak gelecek
- fearful about future
- gelecek hakkında korkulu
- fearful about future
- geleceği hakkında korku duymak
- fearful about future
- geleceği hakkında korkulu
- foresee the future
- ileriyi görmek
- foretell the future
- gaipten haber vermek
- in the near future
- yakın gelecekte
- predict the future
- ileriyi görmek
- provision for future expenses
- (Ticaret) gelecek aylara ait giderler
- provision for future revenues
- (Ticaret) gelecek yıllara ait gelirler
- secure future
- temiz gelecek
- early future
- yakın gelecek zaman
- keep for future use
- ileride kullanmak üzere tut
- kept for future use
- ileride kullanmak üzere tut
- near future
- yakın gelecek
Bu problemler yakın gelecekte çözülmüş olacak.
- These problems will be solved in the near future.
Yakın gelecekte, AIDS'e son verebileceğiz.
- In the near future, we will be able to put an end to AIDS.
- simple future tense
- basit gelecek zaman
- toward the future
- geleceğe doğru
- advance knowledge of future events
- gelecekteki olaylar öncesinde bilgi
- back to the future
- geri gelecek
- deliberate future action
- bilhassa yapılan bir gelecek zaman eylemi
- far future
- Uzak gelecek
- for future
- için gelecek
- goddess of fate: future
- kader tanrıçası: gelecek
- having foresight as regards the future
- sahip öngörü olarak geleceğe ilişkin
- in the future
- gelecekte
Gelecekte bir pilot olmak istiyorum.
- I want to be a pilot in the future.
Kimse gelecekte ne olacağını söyleyemez.
- No one can tell what'll happen in the future.
- promising future
- gelecek vaat
- someone with a promising future
- umut verici bir gelecek kimse ile
- there is always hope, there is always a promising future
- çıkmadık candan ümit kesilmez
- to carry to the future
- geleceğe taşımak
- in future
- ileride
- in future
- gelecekte
Gelecekte bir dişçi olmayı istiyorum.
- I wish to become a dentist in future.
Gelecekte daha iyisini yapmaya çalışmalıyım.
- I must try to do better in future.
- in future
- bundan sonra, bundan böyle
- invest in future
- geleceğe yatırım yapmak
- look to future
- geleceğe bakmak
- look to future with confidence
- geleceğe güvenle bakmak
- remote future
- uzak gelecek
- sell for future delivery
- (Kanun) teslim şartıyla satmak
- shape one's future
- geleceğini şekillendirmek
- shape one's future
- geleceğine yön vermek
- the future is in the sky
- istikbal göklerdedir
- the future tense
- dilb. gelecek zaman
- to the future
- ileriye
- youth of turkey's future
- ey türk istikbalinin evladı