Tom gizlice Mary'nin planlarını boşa çıkarma girişiminde bulundu.
- Tom secretly attempted to frustrate Mary's plans.
Kötü hava planlarımızı boşa çıkardı.
- The bad weather frustrated our plans.
Tom'un hüsranını anlayabilirim.
- I can understand Tom's frustration.
Tom'un düşük bir düş kırıklığı toleransı vardır.
- Tom has a low frustration tolerance.
Bu gerçekten çok sinir bozucu.
- It's just so frustrating.
Döküm içindeki kolumla bunu yapmaya çalışmak gerçekten çok sinir bozucu.
- It's just so frustrating to try to do this with my arm in a cast.
Kendimi hiç ümitleri suya düşmüş hissetmiyorum.
- I don't feel frustrated at all.
Kötü hava planlarımızı boşa çıkardı.
- The bad weather frustrated our plans.
Onun hayal kırıklığını anlıyorum.
- I understand his frustration.
Senin hayal kırıklığını tamamen anlıyorum.
- I fully understand your frustration.
My clumsy fingers frustrate my typing efforts.
This test frustrates me because if I fail, it'll destroy my grade.
It frustrates me to do all this work and then lose it all.