Annem, bir meyve mağazasından biraz elma aldı.
- My mother bought some apples at a fruit store.
Limon ve misket limonu asitli meyvedir.
- Lemons and limes are acidic fruits.
Çok verimli görüşmeler yaptık.
- We've had very fruitful discussions.
Verimli olun ve çoğalın.
- Be fruitful and multiply.
Yeni gömleğime biraz meyve suyu döktüm.
- I spilled some fruit juice on my new shirt.
Meyve suyu ister misin?
- Do you want fruit juice?
Onun çabası meyve verecek.
- His effort will bear fruit.
Çabalarınız bir gün meyve verecek.
- Your efforts will one day bear fruit.
Bu sonuçsuz argümanı bırakalım.
- Let's stop this fruitless argument.
Çabanız mutlaka sonuç verecek.
- Your effort will surely bear fruit.
Bu hayal gücünün ürünüdür.
- This is the fruit of your imagination.
Kızım kiraz, karpuz ve şeftali gibi yaz meyvelerini seviyor.
- My daughter likes summer fruits, such as cherries, watermelons and peaches.
While cucumber is technically a fruit, one would not usually use it to make jam.
His long nights in the office eventually bore fruit, when his business boomed and he was given a raise.