Tom korkmuş görünüyor.
- Tom seems frightened.
Tom muhtemelen korkmuş.
- Tom is probably frightened.
O, binaya girdiğinde, ani bir çığlık sesiyle korkutuldu.
- When he entered the building, he was frightened by a sudden cry.
Patlama köylüleri korkuttu.
- The explosion frightened the villagers.
Karanlıktan korkmak için bir neden göremiyorum.
- I have never seen any reason to be frightened of the dark.
Kuştan korkan darı ekmez.
- He who is frightened of a sparrow will never sow barley.