O, kahvaltısını sık sık orada yer.
- She often eats breakfast there.
Okuldan sonra sık sık tenis oynarım.
- I often play tennis after school.
Çoğu kez onun zorbalık yaptığını gördüm.
- I've often seen him bullied.
Zenginler çoğu kez pintidirler.
- The rich are often misers.
Bugünlerde sıkça bir enerji krizinden bahsediliyor.
- We often hear about an energy crisis these days.
Yaşım hakkında sıkça yalan söylerim.
- I often lie about my age.