Ümitsiz olmana şaşmamalı.
- No wonder you're frantic.
Tom çılgınca mücadele etti.
- Tom struggled frantically.
Sağlık görevlileri Tom'un hayatını kurtarmak için çılgınca çalıştı.
- Paramedics worked frantically to save Tom's life.
Tom hava kararmadan önce çiti boyamayı bitirmek için çılgınca bir girişim yaptı.
- Tom made a frantic attempt to finish painting the fence before dark.
Tom çılgınca mücadele etti.
- Tom struggled frantically.