Ümitsiz olmana şaşmamalı.
- No wonder you're frantic.
Tom çılgın görünüyordu.
- Tom seemed to be frantic.
Tom hava kararmadan önce çiti boyamayı bitirmek için çılgınca bir girişim yaptı.
- Tom made a frantic attempt to finish painting the fence before dark.
Tom çılgınca mücadele etti.
- Tom struggled frantically.
Sami çılgınca bir el feneri sallıyordu.
- Sami was frantically waving a flashlight.
Preparations for the president's arrival made for a frenzied week.