Sami çılgınca bir el feneri sallıyordu.
- Sami was frantically waving a flashlight.
Tom çılgınca mücadele etti.
- Tom struggled frantically.
Ümitsiz olmana şaşmamalı.
- No wonder you're frantic.
Tom çılgın görünüyordu.
- Tom seemed to be frantic.
Tom telefonunda çılgınca mesaj atıyor.
- Tom is texting frantically on his phone.
Sağlık görevlileri Tom'un hayatını kurtarmak için çılgınca çalıştı.
- Paramedics worked frantically to save Tom's life.
Tom hava kararmadan önce çiti boyamayı bitirmek için çılgınca bir girişim yaptı.
- Tom made a frantic attempt to finish painting the fence before dark.
We've been scrambling ass over teakettle to get this thing done on time.
Master have mercy on my sonne, for he is franticke: and ys sore vexed.