Sigara içenler havayı kirletmektedir.
- Smokers foul up the air.
O asla faullü oynamayacak.
- He will never play you foul.
Yaptığı şey kesinlikle fauldü.
- What he did was definitely a foul.
Kirli giysiler soyunma odasının havasında iğrenç bir koku bıraktı.
- The dirty clothes left a foul odor in the air of the locker room.
Havada iğrenç bir koku var.
- There is a foul odor in the air.
Pis bir şeyin kokusunu alıyorum.
- I smell something foul.
Tom'un çok küfürlü bir ağzı vardı.
- Tom had a very foul mouth.
Bu odanın havası kirli.
- The air in this room is foul.
Kirli giysiler soyunma odasının havasında iğrenç bir koku bıraktı.
- The dirty clothes left a foul odor in the air of the locker room.
Her ne zaman kızsa, bozuk dil kullanır.
- He uses foul language whenever he gets angry.
O adamın bozuk bir ağzı var.
- That man has a foul mouth.
Bu odanın havası kirli.
- The air in this room is foul.
Kirli giysiler soyunma odasının havasında iğrenç bir koku bıraktı.
- The dirty clothes left a foul odor in the air of the locker room.
O kötü koku nehirden geliyor.
- That foul odor is coming from the river.
Çöp sepetinde garip, kötü kokulu kahverengi bir sıvı vardı.
- There was a strange, foul-smelling brown liquid in the waste basket.
Sigara içenler havayı kirletmektedir.
- Smokers foul up the air.
Sigara dumanı odadaki havayı kirletir.
- Cigarette smoke fouls the air in a room.
Smith fouled within the first minute of the quarter.
Jones fouled the ball off the facing of the upper deck.
The prop fouled on the kelp.
He has a foul set of friends.
Jones hit a foul up over the screen.
Jones hit foul ball after foul ball.