تعريف forwarding في الإنجليزية التركية القاموس.
- sevk
- irsal
- nakletme
- {f} gönder
- gönderme
- gönderererek
- Yönlendirme
- {i} sevkiyat
- {f} gönder: prep.göndererek
- {i} nakliye
- ilerlet/ilet
- {i} nakliyat
- (Bilgisayar) iletme
- forward
- {s} ileri
Tom ileriye doğru bir adım attı.
- Tom took a step forward.
Bir adım ileriye ilerle.
- Move forward one step.
- forward
- ileriye doğru
Arabayı geriye doğru park etmek neden ileriye doğru park etmekten daha kolaydır?
- Why is it easier to park the car backwards than forwards?
Tom ileriye doğru birkaç adım attı.
- Tom took a few steps forward.
- forwarding address
- yeni adres
- forwarding agency
- nakliyat şirketi
- forwarding agent
- sevkıyat acentası
- forwarding agent
- nakliye acentesi
- forwarding business
- nakliyat ticareti
- forwarding charges
- nakliye giderleri
- forwarding company
- nakliyat şirketi
- forwarding country
- malı gönderen ülke
- forwarding station
- nakliye istasyonu
- forwarding address
- varis adresi
- forwarding country
- mali gönderen ülke
- forwarding address
- (fiil)rış adresi
- forwarding agent
- nakliyat acentası
- forwarding agent
- (isim)kliye acentesi
- forwarding firm
- nakliyat firması
- forwarding note
- irsaliye
- forward
- ön
Lütfen gelecek toplantıda maddeyi öne sür.
- Please bring the matter forward at the next meeting.
Eğer en iyi ayağınızı öne koyarsanız, başarılı olursunuz.
- If you put your best foot forward, you will succeed.
- forward
- malı sevkıyat acentesine götüren kimse
- forward
- forwarder sevkeden firma
- forward
- {f} ilerletmek
- forward
- {f} gönder
Lütfen postamı bu adrese gönderin.
- Please forward my mail to this address.
Sophie bilinmeyen bir gönderenden gelen bir başka mektup almak için can atıyordu.
- Sophie had been looking forward to getting another letter from the unknown sender.
- forward
- ileriye
Tom ileriye doğru bir adım attı.
- Tom took a step forward.
Arabayı geriye doğru park etmek neden ileriye doğru park etmekten daha kolaydır?
- Why is it easier to park the car backwards than forwards?
- forward
- (Politika, Siyaset) gelecekte teslim
- forward
- ileride olan
- forward
- (Bilgisayar) ileri ye
- forward
- (Ticaret) artan oranlı
- forward
- yırtık
- forward
- yönlendirmek
- forward
- sunmak
- forward
- (Bilgisayar) başka numaraya yönlendirmek
- forward
- ileri doğru
- forward
- başka numara yönlendirmek
- forward
- (Ticaret) tahmini
- forward
- (Bilgisayar) ilet
- forward
- gelişmiş
- forward
- {f} yeni adrese yollamak
- forward
- şımarık
- forward
- küstah
- forward
- cüretkâr
- forward
- göndermek
- forward
- öndeki
- IP forwarding
- (Bilgisayar) İP yönlendirme
- call forwarding
- Çağrı yönlendirme
- forward
- iletilmeyince
- forward
- ileriyi
- port forwarding
- (Bilgisayar) Bağlantı noktası yönlendirme
- forward
- {i} forvet
Forvet oyuncusu gol attı.
- The forward kicked a goal.
- forward
- {s} istekli
- forward
- {s} vadeli
- forward
- {s} ileriye yönelik
Bu, ileriye yönelik büyük bir adımdır.
- This is a big step forward.
- forward
- {s} fazla ileriye giden
- forward
- {s} cüretli
- forward
- forwarding address yeni
- forward
- {s} turfanda
- forward
- {f} sevketmek
- forward
- {s} ilerlemiş
- forward
- cüretkar
- forward
- {s} erken gelişmiş
- forward
- forwarding agent sevkıyat acentesi
- forward
- {s} küstah, şımarık. i., futbol forvet
- forward
- yeni adrese göndermek
- forward
- {s} ilerideki
- forward
- öne
Tokalaşmak için öne doğru adım attı.
- She stepped forward to shake his hand.
Yaşlı adam öne doğru eğildi ve karısına yumuşak bir sesle sordu.
- The old man leaned forward and asked his wife with a soft voice.
- forward
- {s} hazır
- forward
- mesajın başka birine de yollanması
- forward
- {i} ileride yer alan kimse
- forward
- ambar
- forward
- {s} büyümüş de küçülmüş
- forward
- {f} yollamak
- forward
- ilerlemesine yardımcı olmak