Kusura bakmayın ama bozuk param yok.
- Forgive me, but I have no change.
Affedersiniz, boş olduğunu düşündüğüm için odaya girdim.
- Pardon me, I came in because I thought the room was free.
Affedersiniz hanımefendi, önünüzde böyle ağlıyor olmaktan utandım ama gözyaşlarıma hakim olamıyorum.
- Pardon me, madam, I'm ashamed to be crying like this in front of you, but I can't hold my tears.
Geç kaldığım için bağışlayın.
- Pardon me for coming late.
Afedersiniz, İngilizce konuşur musunuz?
- Pardon me, do you speak English?
Afedersiniz, hala orada olduğunuzu bilmiyordum.
- Pardon me, I didn't know you were still there.