Bu konuda çok şiddetle hissettim.
- I felt very strongly about it.
Tom bu konuda çok güçlü hissediyor.
- Tom feels very strongly about this.
Britanya halkı köleliğe kuvvetle karşı çıktı.
- The British people strongly opposed slavery.
Kendinize başka bir avukat bulmanızı kuvvetle öneriyorum.
- I strongly suggest that you get yourself another lawyer.
Bunu şiddetle tavsiye ediyorum.
- I recommend it strongly.
Kyoto'yu ziyaret etmeni şiddetle öneriyorum.
- I strongly suggest you visit Kyoto.
Son derece büyükannesine benzer.
- She strongly resembles her grandmother.
Onun yalan söylediğinden son derece şüphelendim.
- I strongly suspected that he had been lying.