Sporu rekabet için değil zevk için yapıyorum.
- I like to play sport for fun not for competition.
Geç kaldığım için üzgünüm.
- Sorry for being late.
Mutlu olmaya karar verdim çünkü sağlığım için iyi.
- I decided to be happy because it's good for my health.
Biz binayı satmak zorunda kaldık çünkü onu zararda işlettik.
- We had to sell the building because for years we operated it in the red.
Güneş batarken, hepimiz eve doğru hareket ettik.
- The sun having set, we all started for home.
O, iş için doğru kişidir.
- He is the proper person for the job.
Japonya'nın dış yardımları yurttaki ekonomik yavaşlamadan dolayı kısmen azalıyor.
- Japan's foreign aid is decreasing in part because of an economic slowdown at home.
Lütfen geç geldiğimden dolayı beni affet.
- Please pardon me for coming late.
Bu giysinin içinde tıpkı bir sporcu gibi görünüyorum fakat gerçek şu ki hiç spor yapmam.
- I look for all the world like an athlete in this outfit, but the truth is I don't do any sports at all.
İki saat süresince karın içinde otobüsü bekledim.
- I waited for the bus in the snow as long as two hours.
Bu yer yüzmek için elverişli.
- The place is convenient for swimming.
O müzik eğitimi amacıyla Avusturya'ya gitti.
- He went to Austria for the purpose of studying music.
O, resim eğitimi amacıyla Paris'e gitmeye karar verdi.
- He decided to go to Paris for the purpose of studying painting.
Senin için onun yoluna gireceğini umuyorum, Tom.
- I hope it works out for you, Tom.
Bir süredir onunla ilgili bir şey görmedim.
- I haven't seen anything of him for some time.
Eğer bir süre evden uzak olursam, posta servisini bırakacağım.
- If I'm away from home for a period of time, I will stop mail delivery.
Alkollü araba sürme için kan alkol limiti Teksas'ta .08 dir.
- The blood alcohol limit for drunken driving is .08 percent in Texas.
Bu sembol, direnç ve bütünlüğü simgeliyor.
- This symbol stands for strength and integrity.
Su olmasa dünyada hiç kimse yaşayamaz.
- If it were not for water, no one could live on earth.
Tüm dünyada insanlar barış için endişeli.
- People all over the world are anxious for peace.
Acemi bir muhabir olarak görevini iyi yapıyorsun.
- You are doing well for a cub reporter.
Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.
- In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.
Ek olarak yaşlılar birbirleriyle sosyalleşebilsin ve Amerikan hayatının aktif üyeleri olarak kalabilsinler diye birçok topluluk kurulmuştur.
- In addition many groups have been formed so that the elderly can socialize with one another and remain active participants in American life.
Kilo alacağı korkusuyla diyet yapıyor.
- She is on a diet for fear that she will put on weight.
O Amerika'ya gittiğinden beri ondan haber almadım.
- I have not heard from him since he left for America.
20. yüzyılın ortalarından beri Pekin'de su kuyusu sayısı önemli ölçüde düşmüş ve yeni yol ve binalar için bir yol yapmak için yıkılmışlardır.
- Since the mid-20th century, the number of hutongs in Beijing has dropped dramatically as they are demolished to make way for new roads and buildings.
Tom uzun süredir Mary'yi sevmektedir.
- Tom has loved Mary for a long time.
Sevmek ve sevilmek, bunlar mutluluğun büyük biçimleridir.
- To love and to be loved, these are the biggest forms of happiness.
Tom yaptığı bütün iş karşılığında ne alıyor?
- What does Tom get in return for all the work he's done?
Onun nezaketinin karşılığında ona bir hediye verdim.
- I gave her a present in return for her kindness.
O, iki yanlış başlama yüzünden yarıştan diskalifiye edildi.
- She was disqualified from the race for two false starts.
Bir haftadır grip yüzünden yataktayım.
- I've been laid up with flu for the last week.
Aramızda kalsın, o rüşvet nedeniyle görevden alındı .
- Between ourselves, he was dismissed for bribery.
Bizim tren deprem nedeniyle beş saat süreyle durdu.
- Our train stopped for five hours owing to the earthquake.
Sağlık zenginliğin üstündedir, zira birincisi ikincisinden daha önemlidir.
- Health is above wealth, for the former is more important than the latter.
Beni affedin, zira ben günah işledim.
- Forgive me, for I have sinned.
Tom uzaktayken onun yerine kim çalışacak?
- Who will fill in for Tom when he is away?
Yabancı ürünler yerine yerli ürünler almayı için tercih ederim.
- I prefer to buy domestic rather than foreign products.
Onun şimdi uğruna yaşamak için hiçbir şeyi yok.
- Now he has nothing to live for.
Yaşlı insanlar, uğruna yaşayacak bir şeye ihtiyaç duyar.
- Old people need something to live for.
Herkesin, hiçbir fark gözetilmeksizin, eşit iş karşılığında eşit ücrete hakkı vardır.
- Everyone, without any discrimination, has the right to equal pay for equal work.
Mağdur kimselerin yiyecek ve giyecek ihtiyaçlarını karşılamalıyız.
- We must provide food and clothes for the victims.
Onun görev için uygunluğundan hiç kimsenin kuşkusu yok.
- No one doubts her fitness for the post.
Bu gemi okyanus yolculuğu için uygun değil.
- This ship is not fit for an ocean voyage.
Babasının adına toplantıya katıldı.
- He attended the meeting for his father.
Tom adına çok mutluyum.
- I'm very happy for Tom.
Bütün servetine rağmen hâlâ mutsuzdu.
- For all his wealth, he was still unhappy.
Çin halkının yaşamı şimdi gittikçe iyileşmesine rağmen, gelişme için hâlâ bir neden vardır.
- Although the life of Chinese people is getting better and better now, there is still room for improvement.
Onun görev için uygunluğundan hiç kimsenin kuşkusu yok.
- No one doubts her fitness for the post.
Hava tahminlerine göre yarın kar yağacak.
- According to the weather forecast, it will snow tomorrow.
Sonuçta, o şiddet suçu sebebiyle beş yıl hapis yatmıştı.
- Eventually, he was sentenced to five years in prison for the violent crime.
Dikkatsizliği sebebiyle kendinden utanıyordu.
- She was ashamed of herself for her carelessness.
Büyük şehirlerde, örneğin Londra'da, ağır dumanlı sis var.
- In large cities, in London for instance, there is heavy smog.
Örneğin benim yerimde olsaydın ne yapardın?
- For instance, what would you have done if you were in my place?
Şimdilik yapabileceğimin hepsi bu.
- This is all I can do for now.
O şimdilik yeterli olacaktır.
- That will be enough for now.
Kiralık bir oda arıyorum.
- I'm looking for a room for rent.
Teyzemin aylık 550 dolara kiralık bir dairesi var.
- My aunt has an apartment for rent for 550 dollars a month.
Onu elbette bilmiyoruz.
- We don't know that for sure.
Elbette orada olacağım.
- I'll be there for sure.
Hayvanları seviyorum, mesela kediler ver köpekleri.
- I like animals, for example, cats and dogs.
Mesela, İngilizceyi seviyor musun?
- For example, do you like English?
Mesela, bu bir aşk şarkısı.
- For example, this is a love song.
Mesela, bu bir kalem.
- For example, this is a pen.
Bu nedenle seninle aynı düşüncede değilim.
- For this reason I cannot agree with you.
Bu nedenle, Tom'u hiç kimse suçlayamaz.
- For this reason, no one can blame Tom.
Japonya güzel şehirlerle doludur. Kyoto ve Nara, örneğin.
- Japan is full of beautiful cities. Kyoto and Nara, for example.
Modern Yunanca'da harfleri birleştirerek sesler oluşturabilirsiniz. Örneğin b sesi için μπ'yi, d sesi için ντ'yi, g sesi için γκ'yi ve c sesi için ise τζ'yi kullanabilirsiniz.
- You can make sounds by combining letters in Modern Greek. For example you can use μπ to make the sound b, ντ to make the sound d, γκ to make the sound g and τζ to make the sound dj.
O bu yüzden okulu bıraktı.
- It is for this reason that he left school.
Sporu rekabet için değil zevk için yapıyorum.
- I like to play sport for fun not for competition.
Sadece zevk için okula gelmeyin.
- Don't come to school just for fun.
O, bir süre burada kaldı.
- He stayed here for a while.
Soruyu bir süre düşünüp taşındı.
- She pondered the question for a while.
Tom her zaman Mary'yi her şey için suçluyor.
- Tom always blames Mary for everything.
Tom her zaman beni her şey için suçluyor.
- Tom always blames me for everything.
Bir Fransız, mesela, bir Rus şakasına gülmekte zorlanır.
- A Frenchman, for instance, might find it hard to laugh at a Russian joke.
Uzun zamandır hiç yağmur yağmadı; Aslında, nisan ayının başından beri yağmadı.
- We've had no rain for ages; in fact, not since the beginning of April.
Uzun zamandır bunu bekliyoruz.
- We've been waiting for this for ages.
Bütün servetine rağmen hâlâ mutsuzdu.
- For all his wealth, he was still unhappy.
Tüm hatalarına rağmen, o iyi bir adam.
- For all his faults, he is a good fellow.
Sami çocuklarını sonsuza dek kaybettiğini düşünüyordu.
- Sami thought he lost his kids for ever.
Sami'nin hayatı sonsuza dek değişti.
- Sami's life was for ever changed.
Bu kamera satılık mı?
- Is this camera for sale?
Bu kitap satılık değil.
- This book is not for sale.
Keşke bunu kati olarak söyleyebilsem.
- I wish I could say for sure.
Burada şimdilik güvendeyiz.
- We're safe here for the moment.
Şimdilik büyük tayfun olmayacak.
- There will be no big typhoon for the moment.
Bu paketleri kısa bir süreliğine bırakmak istiyorum.
- I want to leave these packages for a while.
Ben bir süredir buradayım.
- I've been here for a while.
Bir süredir bunu düşünüyorum.
- I've been thinking about this for a while.
O tartışma bir zamanlar karara bağlandı ve herkes için.
- That dispute has been settled once and for all.
Bütün dehasına rağmen, o her zaman olduğu kadar bilinmiyor.
- For all his genius, he is as unknown as ever.
Leyla ve Sami sonsuza kadar birlikte olmak için ne gerekiyorsa yapacaklardı.
- Layla and Sami were going to do whatever it took to be together for ever.
Ya sonsuza kadar devam ederse?
- What if it continued for ever?
Bazı Almanca kelimelerin telaffuz edilmesi İngilizce konuşan biri için son derece zordur. Örnek olarak: Streichholzschächtelchen.
- Some German words are extremely difficult for an English speaker to pronounce, for example Streichholzschächtelchen.
Japonya'dan temelli olarak ayrılmıyorsun, değil mi?
- You aren't leaving Japan for good, are you?
Mağaza temelli olarak kapalı. O tasfiye oldu.
- The store is closed for good. It's been liquidated.
O, sürekli olarak ülkeyi terk edeceğini söylüyor.
- He says he is leaving the country for good.
Tom sürekli olarak Japonya'da yaşamaya niyetleniyor.
- Tom intends to live in Japan for good.
O, sonsuza kadar elveda dedi.
- He said good-bye for good.
O sonsuza dek Japonya'ya terk etti.
- He left Japan for good.
Bu şu an için işe yarar.
- This will do for now.
Bir kereliğine Tom'a katılıyorum.
- For once, I agree with Tom.
Ben özellikle bu tür resimleri sevmiyorum.
- I, for one, don't like pictures like this.
Evvela hiç param yok ve ikinci olarak hiç boş vaktim yok.
- For one thing, I've no money, and for another, I've no leisure.
Öncelikle, hiç param yok. ikinci olarak, zamanım yok.
- For one thing, I don't have any money. For another, I don't have the time.
Öncelikle, beş parasızım, ayrıca, zamanım yok.
- For one thing, I'm penniless; for another, I don't have the time.
Uzun süredir bunu bekliyorum.
- I've been waiting for this for so long.
Bir müddet yürüyerek göle geldik.
- Having walked for some time, we came to the lake.
O harika! Kesinlikle güleceksiniz.
- It's great! You'll laugh for sure.
O, Cumaya kadar kesin olarak bize kararını bildireceğini söyledi.
- He said he would give us his decision for sure by Friday.
Bunun için çok yaşlanıyorum
- I'm getting too old for this.
Bunun için özür dilerim.
- I apologize for this.
Ben nezaketin için sana çok minnettarım.
- I am much obliged to you for your kindness.
Yardımın için sana çok fazla teşekkür edemeyiz.
- We cannot thank you too much for your help.
İyiliğiniz için size minnettarım.
- I am grateful to you for your kindness.
Karar vermek size kalmış.
- That's for you to decide.
İşte senin için bir mektup.
- Here is a letter for you.
Bunu senin için yapıyorum.
- I'm doing it for you.
Mike çok nazikti. Arabamı bedava tamir ettirdi.
- Mike was very kind. He got my car repaired for free.
Bedavaya bir dil öğrenin.
- Learn a language for free.
Ne yazık ki o, temelli gitti.
- I regret to say he's gone for good.
Mağaza tasfiye edildi. O temelli olarak kapalı.
- The store has been liquidated. It's closed for good.
Bir Fransız, mesela, bir Rus şakasına gülmekte zorlanır.
- A Frenchman, for instance, might find it hard to laugh at a Russian joke.
Benim adım Robert, bu nedenle bana kısaca Bob derler.
- My name is Robert, so they call me Bob for short.
Margaret'e kısaca Meg denir.
- Margaret is called Meg for short.
Ben bir süre için izin istedim.
- I asked for some time off.
Peter bir süre için yeni bir daire bulmak için çalışıyor.
- Peter has been trying to find a new apartment for some time.
Meseleyi şimdilik olduğu gibi bırakalım.
- Let's leave the matter as it is for the present.
O tartışma bir zamanlar karara bağlandı ve herkes için.
- That dispute has been settled once and for all.
Kanun herkes için aynıdır.
- The law is equal for all.
Eğlence için hâlâ çok zamanım var.
- I still have a lot of time for fun.
Şu zırvayı keser misin? Oyun ve eğlence için havamda değilim.
- Would you cut that crap out? I'm not in the mood for fun and games.
Onun için bir gömlek satın aldı.
- She bought a shirt for him.
Bu akşam onun için bir veda partisi düzenliyoruz.
- We are giving a farewell party for him tonight.
Bu benim için çok zordu.
- This is too difficult for me.
Bu kitabı okumak benim için kolay.
- It is easy for me to read this book.
Bir kereliğine Tom'a katılıyorum.
- For once, I agree with Tom.
Bir kerelik hatalı olduğunuzu umalım.
- Let's hope you're wrong for once.
Ben bir süre için tekrar dişçiye gitmek zorunda kalmamalıyım.
- I shouldn't have to go to the dentist again for a while.
Bir süre için gitmiş olabilirim.
- I might be gone for a while.
Tom bütün bilgimize göre ölü olabilir.
- Tom might be dead for all we know.
Hepiniz için önemli bir görevim var.
- I have an important mission for all of you.
Sözde psişik güçlerine karşın kendi ölümünü tahmin edemedi.
- For all his supposed psychic powers, he could not predict his own death.
Bütün servetine karşın, o çok mutlu değildir.
- For all his wealth, he is not very happy.
Onlar geri dönmemek üzere Amerika Birleşik Devletlerinde yaşamaya karar verdi.
- She has decided to live in the United States for good.
Geri dönmemek üzere buradan ayrılacak.
- He will leave here for good.
O sonsuza dek Japonya'ya terk etti.
- He left Japan for good.
O ömür boyu hapis yattı.
- He was in prison for life.
Yargıç onun ömür boyu hapsedileceğini söylediğinde adam sinir krizine girdi.
- The man went to pieces when the judge said he would have to go to prison for life.
Bazı şirketler işçilerine yaşam boyu bir iş garanti ediyor.
- Some companies guarantee their workers a job for life.
Neden bir kez olsun kibar olamıyorsun?
- Why can't you be nice for once?
Keşke bir kez bir şey olabilsem.
- I wish for once I could be something.
Bir katır kadar inatçısın! Bu sefer onun haklı olduğunu kabul et.
- You are as stubborn as a mule! For once, accept that she is right.
Bir kerelik hatalı olduğunuzu umalım.
- Let's hope you're wrong for once.
What did he ask you for?.
UK He looks better for having lost weight.
My nephew was excused because of his youth.
- Because my nephew was still young, he was forgiven.
Because of these trees, he can't see the forest.
- He can't see the forest for the trees.
All I want is for you to be happy. (=All I want is that you be happy.).
He was headed for the door when he remembered.
I will stand in for him.
He lost his job, for he got into trouble.
He was nervous because he was leaving for the United States the next morning.
- He was nervous because he was leaving for America the next morning.
Some learned writers have compared a Scorpion to an Epigram, because as the sting of the Scorpion lies in the tail, so the force and virtue of an epigram is in the conclusion.
- Some learned writers have compared a Scorpion to an Epigram, because as the sting of the Scorpion lyeth in the tayl, so the force and virtue of an epigram is in the conclusion.
I'm looking for my friend.
Mr. Joseph Blenkinshaw was perhaps not worth quite so much as was reported; but for all that he was a very wealthy man.
For all his protests, he was forced to have a bath.
Many types of cheese exist, for example Gouda and Cheddar.
When they fixed that one bug, we got this new software feature for free.
We got all our food for free, it was included in the contract.
A bad haircut is no fun, but at least you're not stuck with it for good, only until it grows out.
That's enough for now, we can continue our conversation tomorrow.
For once in her life she was surprised out of her reserve; she caught her girl in her arms and crushed her and her flowers against her heart, kissing the bright hair and sweet face warmly.
I don't like this carpet - for one, it doesn't suit our lounge room at all and it's also much too expensive.
I know you may not agree but I, for one, think we should get rid of this unfair piece of legislation.
Is this ladder for sale? - No, it is used to reach the products on the upper shelves.
This is Ricardo, or Ricki for short.
Did you enjoy the concert? -- For sure.
Now, just for the record, you have served time for drug dealing, haven't you?.